bugün

tatavaya gerek yok. kemoterapi, radyoterapi alayı hikaye.. öldürüyor..
öncelikle sırtta batmalar ve üşümelerle başlayan, sonrasında istemeyeceğiniz yerlere kadar gidebilen bir hastalık. bütün kanser türleri gibi erken teşhis bu kanser türünde de çok önemlidir. zira kanser yayıldıkça diğerlerinden farklı olarak alveol miktarınız azalmakta yani nefes alıp vermeniz güçleşmektedir.

aslında akciğer kanserinden ölümlerin başında, beyne metastaz yapması geliyor. sıçraması yani. direk akciğeri etkileyerek öldürenlerin vaka sayısı, daha az bu durumda. ama her ne olursa affı olmayan bir hastalık. hele ki akciğerdeyse. o yüzden siz siz olun aklınıza geldikçe veya kafanıza takıldıkça bir doktor kontrolünden geçin. eğer ki şu anda bu satırları yaşayarak okuyan biriyseniz, allah sağlık ve sıhhat versin. istenir ki şifaya eresiniz.
Sigara kullanmayan bir gencecik bedeni bile yakalayabilen hastaliktir. O doktor bu hastane kosturur ama hep ayni söz cikar doktorlarin agizindan en fazla bes yil. Sonra bu illet üstüne en esasli bir hastaneye gidilir avrupanin göbegine. Lakin o da nedir, umutla gittigin o yerden en fazla bir yil ömür bicilir, böbreklere sicramistir. doya doya yasasin her seyi denir. Gözlerinin önünde bir yilda eriyecektir, her gün ölüme bir adim atacaktir. Kücücük bir kiz cocugu biraktirir arkasinda. Insafsiz acimasiz bir illettir.
Akciğer kanserini öldüren kanser türü olarak biliyoruz. Akciğer kanseri nasıl bir hastalıktır?

Tamer Vardaloğlu: Dünyada en çok rastlanan ve en çok öldüren kanserlerin başında akciğer kanserleri geliyor. Türkiye'de de böyle hatta Türkiye'de oran biraz daha yüksektir. Akciğer kanserinin en önemli sebebi sigaradır. Akciğer kanserinin tanımında ölümcüllüğünün yanı sıra dünyada önlenebilen tek kanser türüdür diyebiliriz. Çünkü akciğer kanseri önlenebilen bir kanserdir. Akciğer kanserlerinin yüzde doksanında sigara kesin etkendir.

Akciğer kanseri belirti veriyor mu?

Tamer Vardaloğlu: Akciğer kanserinin genel kanser belirtileriyle birlikte özel belirtileri de vardır. Fakat organ yumuşak bir organdır. Tümör yeterince büyümeden çok hızlı bir şekilde damara sinire bronşa dayanmadan ne ağrı nede başka bir belirti vermiyor. Erken yakalama şansımız çok düşüktür. ilk belirti öksürüktür ama sigara içen bir insan bunu sigara öksürüğüne bağlar. Kilo kaybına uğrarlar fakat kilo vermeye başladığı zaman farkına varmayabilir. Nefes darlığı, göğüs ve sırt ağrısı, yutma güçlüğü, ses kısıklığı, kanlı balgam bunların hepsi akciğer kanserinin belirtisi olabilir.

Akciğer grafisiyle de belli oluyor mu?

Tamer Vardaloğlu: Tabii ki. Testlerimizin en fazla belirgin olanlardan biri akciğer grafisidir. O kadar ilginçtir ki, bir akciğer filmine bakan her yüz kişiden altmış tanesinin bir santimlik modülü atlama şansı vardır. Bu iyi bir orandır zaten akciğerimizin yüzde on altısının kalp ve ortadaki boşluklardan dolayı göremiyoruz. O yüzden akciğer grafileriyle bir santime kadar olan lezyonlar atlama şansımız çok yüksektir.

Erken teşhis hayat kurtarır denir. Peki, akciğer kanseri içinde geçerlimi bu?

Tamer Vardaloğlu: Erken teşhis çok önemli erken teşhisi ne yazık ki çok fazla beceremiyoruz. Bir tanı yöntemlerinin taramaya uygun olmaması şikâyetleri kulak ardı edebilmemiz erken tanıda bizi ciddi şekilde baltalıyor. Keşke erken tanı olabilse erken tanıda hayat kurtarabilsek.

Sigara akciğeri nasıl kanser ediyor?

Tamer Vardaloğlu: Sigara hem kendisi hem dumanıyla sıkıntı yaratıyor. Dumanın içinde ki dört bin tane faktör ısı bunların hepsi solunum sistemi yollarının şekil değiştirmesiyle oluyor. Kanser zaten bir hücrenin olmaması gerektiği yerde olmaması şekilde aşırı büyümedir. Sigara da bu bariyeri bozarak olmaması gereken hücrelerin çoğalmasına sebep oluyor. akciğerin hastalanmasında sigaranın iki dumanı vardır. Biri ana duman deriz diğerine ise yan duman yani pasif içicilerin dumanıdır.

Akciğer kanseriyle ilgili genel anlamda neler önerirsiniz?

Tamer Vardaloğlu: Akciğer kanserinin yüzde doksan sigaranın sebebi olmasından önlenebilen tek kanser şeklidir. Bunun önünde geçmek mümkün olmadan tedavisi edildiğinde akciğer kanserinin meydana gelmesine engel olmakta çok fayda var. O yüzden sigara bırakılmalı beslenmeye dikkat edilmeli ve en ufak rahatsızlıkta şikâyetimiz olmasa da mutlaka bir doktora başvurmakta fayda var. Sigarada radon var fakat radon akciğer kanserlerinde yüzde altı sorumlu olan bir radyozoptur. Doğada ve beton binalarda çok bulunur.
eksi sozlukten bir entry :

Yeni doğmuştu kızım, para biriktiriyorduk ve ben hala sigara içiyordum. Sonra bir gün, öksürmeye başladım; terlemeler, göğüs ağrısı...
Doktora gitmem gerekiyordu, biliyordum.
Tevekkeli değil, her sigara yakışımda akciğer kanseri, aklımın karanlık köşelerinde gölge içinde bir gölge gibi geziniyordu, duyuyordum. Moral bozan o görüntüler vardı aklımda: Kanser hastalarının sorunlarını irdeleyen filmler, belgeseller, bilim-teknik dergilerindeki makaleler, istatistikler, yasal uyarılar, sigara içmeyenlerin hassasiyetleri...

"insanın üç kuruşluk keyfini kaçırmaktan başka işe yaramayan şeyler!" diye düşünüyordum o zamanlar.
"Adam sen de!" diyordum. Hep başkalarının başına gelen bir bela değil miydi o? (Savaşlar, açlıklar, diğer felaketler gibi...) Hem, ne kadardır içiyordum ki şunun şurasında, elbet bırakırım...Ama sonra, şimdi değil!...
ilk nefeste kovuyordum zihnimdeki hayaletleri.
Yeni doğmuştu kızım ve para biriktiriyorduk. Derken, kan geldi...
Kızım! diye düşündüm ilk olarak. Acaba daha kaç yıl yaşarım para kazanmak için? Hem, nasıl söylerim eşime, anneme, babama! O istatistikler, film sahneleri, makaleler gölgelerin içinden sıyrılıp şekil aldı birden. Hayalet olmadıkları belliydi...
Eşime yalan söyledim, "Üşütmüşüm herhalde, bir doktora görüneyim, içim rahat etsin" diye gülümsedim huzursuz bakışlarına karşılık...
Bunları düşünüyordum hastaneye giderken...
Röntgen çektiler, mütehassıs uzun uzun baktı filme, rapor yazmaya başladı anlamadığım bir dilde. Bildiğim birkaç kelimeyi birleştirip, berbat bir aksanla sordum: "Nasıl?". Kötü, dedi ifadesiz bir yüzle, zarfı uzatırken. Bir uğultu perdesinin ardında dudaklarının kımıldadığını görüyordum, "Uzmanı gör, o sana gerekli bilgiyi verecek." gibi bir şey mırıldanıyordu sanırım.
Sonra kendimi uzmanın karşısında otururken buldum. Uzun uzun baktı filme. Ne kadar ilerlemiş, tedavi ne kadar sürecek, kaç yıl ömür biçerler acaba diye düşünürken o susmaya devam ediyordu. Sonunda patladım:

- Kanser değil mi doktor?

Ürktü. Endişeyle baktı gözlerimin içine ve ihtiyatla konuşmaya başladı : "Hayır. Ağır bir bronşit geçiriyorsunuz..."

Başımın dönmeye başladığını hissettim. Bronşit! içimdeki derin endişeye tuhaf, deliliğe benzer bir coşku, bir umut katıldı. Sayı konusunda ilk defa dürüst davranarak : "Ama ben günde 1.5 paket sigara içerim doktor" dedim, "Kilo vermeye başladım, üstelik kan öksürüyorum..."

Hastaneden çıktığımda hayalet gibiydim. Kolumun altında endişemi yok etmeye yetecek sayıda uzman doktor tarafından onaylanmış teşhis raporu ve bir poşet dolusu ilaç vardı. Aklımdaysa doktorun şu sözleri : "Sigarayı kesinlikle bırakmanız gerekir. Bana 'kanser değil mi?' diye soran ilk kişi siz değilsiniz ve ben o soruya her zaman menfi yanıt veremeyebiliyorum."

Bu, mutlu biten bir öykü değildir. Çünkü akciğer kanserine yakalanma riskinin, sigarayı bıraktıktan sonra -en iyimser tahminle- on sene süreyle devam ettiğini biliyorum...
ülkemizde maalesef en yaygın görülen kanser türüdür.küçük hücreli tipi iyileşmesi zordur.erken teşhis bu kanser türünde de önemlidir.eskiden yaşlı hastalarda görünürken artık 20 25 30 yaşındaki hastaların sayısı artmıştır.genetik faktörler ağırlıktadır.diğer faktör sigaradan uzak durun.
3-4 aydır görmediğimiz bir öğretmen abimizin akciğer kanseri dolayısıyla bir kaç aydır hastanede yattığını öğrenip, içten içe derin üzüntüler hissettik. bir anda geldi ve onu şuanda almak üzere hayattan.

bu hadiseden sonra, özellikle yakınlarımdakilerin sigara içmemesi veya azaltması yönünde çabalarım daha da arttı.

tabi kimileri de umursamadan devam ediyorlar, biz onları hep seveceğiz.
başka hangi iki kelime insanın canını bu kadar acıtabilir acaba? gece gece nasıl darma duman edebilir şu iki kelime? sessiz çığlıklarda boğulmak nasıl bir duygudur, birşeyleri kimseyle paylaşmadan bir hafta nasıl geçer? neden sürekli kahkahalar atıp sizinle sürekli dalga geçen insan bir haftada sessiz sakin bir varlığa dönüşür, kimselerle konuşmaz ve neden siz sadece onun bu harektlerini yersiz tripler olarak yargılayıp neyin var senin diye sormassınız?
ölüm sana hiç yakışmadı demek istemiyorum ben, her ölüm erken ölüm değil mi zaten?
sahi ölüm birine yakışır mı, yakışabilir mi?
Sigara içilmese bile ortaya çıkabilen, en yakınlarınızın bir gün yanınızdan ayrılabilme ihtimalini düşününce sizi daha da umutsuzluğa sürükleyen kanser tipi.
amcamın ölüm sebebi olan hastalıktır. benim canım amcamı son bir kez görmeme bile izin vermediler. ölmeden önce hastane yatağında çekilen bir resmini gördüğümde ağlamak gelmişti içimden. o bana en sevdiğim tatlıyı yapan adam, adam ulan adam, çocuk gibiydi. çocuktum, amcam benim kadar olmuştu. en sonunda babamla hastane bahçesinde aldığımızda haberi babam çakmağını çöpe atmıştı. hala babama o gün ki suratımla bakarım. ya sende de olursa baba.
bu hastalığa yakalandıktan sonra kendinize ölümü hoş bir şey gibi göstermeye çalışın. çünkü hastalığın son evrelerinde tarifi imkansız acılar sizi bekliyor olacaktır. ne yazık bu illetten kurtulanını da hiç görmedim.
dayımın dediğine göre (dayım doktor), sen kendin gidip kontrol ettirmediğin sürece, 6 aylık ömrün kalmadan anlayamazmışsın hasta olduğunu. lanet olsun kansere, hem sana çile; hem çevrendekilere çile.
"genelde" şans işi bir hastalık değildir. akciğer en dirençli organlarından birisidir çünkü. sigara içmeyin hiçbir şey olmaz. 60 70 yıl ses etmez.
geçen bayram gidip elini öptüğüm, daha saçı sakalı doğru düzgün beyazlamamış olan dedemin, bu bayram en fazla kabrini ziyaret edebilmeme sebep olan, en kötü kanser türlerinden biridir. kabrini ziyaret edeceğim dedecim, eğer yüreğim bir kez daha o soğuk taşta adını görmeyi göze alabilirse.
seni öyle özledim ki...
kişinin çektiği acıları görünce, artık ölmesi için tanrıya dua edeceğiniz hastalıktır. sonlara doğru konuşamaz ses çıkmaz nefes alamaz kilo kaybını şişlikleri söylemiyorum zaten. allah kimseye böyle bir dert vermesin.
içtiğiniz o sigaraların keyfinin milyon katı ızdırap şeklinde size geri dönüşünü yapan illet. yakınlarınızı seviyorsanız sigara içmeyin.
dayımı, elimizden koparıp alan illettir. dayımı bile teslim alabildiğine göre, çok güçlü olduğu kanaatine varmışımdır.
dağ gibi adamdı oysa ki, kolay kolay yenik düşmezdi.
sağ kol ağrısı akciğer kanserine işarettir.
bugün bir arkadaşımızın yakalandığını öğrendiğim bir hastalıktır. eğer insaflı bir kanserse fazla süründürmez, yakın zamanda öldürür, değilse, insafsızsa, süründürür, adamı yatalak yapar, herkes "artık ölse de kurtulsak" demeye başlar, ondan sonra öldürür. birincisi tercih meselesidir.

bizim arkadaşı ameliyat edeceklermiş. ve büyük ihtimalle geçecekmiş. erken teşhis. ama dedikleri...akciğer kanseri nüksedermiş. yani, "geçti...iyileştim lan ben"...yok.

bunu her sigara yaktığında aklına getirirsen iyi olur senin içinde. çünkü bizim o arkadaş da bana hep "ya hocam yani o kadar milletin için akciğer kanseri bula bula bizi mi bulacak?" derdi....buluyomuş demek ki. şimdi biliyo sorduğu sorunun cevabını.
1, 2, 3a, 3b ve 4 şeklinde safhaları mevcut ve ameliyat kararı bu safhalara göre veriliyor. 3a 3b arası kritik eşik. 3a evresi geçilmiş ise genel olarak kanserin işini çabucak bitirmesi temenni edilebilir. teşhis de başka bir hastalık veya kontrol sebebiyle tesadüfen yapılmadı ise genellikle bu üçüncü evrede gerçekleşiyor.
içtiğim sigara miktarına bakılırsa olmam muhtemel hastalık. acilen sigarayı bırakmam lazım.
en ölümcül kanser türüdür. hele bir küçük hücreli akciğer kanseri vardır ki yakalanıp da kurtulan bilmiyorum.
kazım kanat ın kurtulduğu hastalıktır. doktorların 6 ay ömür vermesine rağmen.
ilerlemiş, 3b safhasında, küçük hücreli akciğer kanseri hastasının geçireceği ortalama süreç (6 ay-1 yıl) şu şekilde,

-öksürük vs dolayısı ile ön teşhis
-bronkoskopi ile safha ve tür tespiti ve kesin teşhis
-ameliyat gerek olmadığı kararı
-kemoterapi+radyoterapi
-evde ıstırahat
-yeme, içmeden kesilme
-fiziksel çöküş
-bağışıklık sisteminin çöküşü
-hastaneye yatış, serum ile beslenme
-ağrılar dolayısı ile sürekli damardan verilen uyuşturucu ilaçlar ve bilinç kaybı

ve malum son..

edit: eğer yeni, farklı yöntemler geliştirilemez ise bu şekilde. 2008 yılında kemoterapi ilaçlarını alırken eczacıdan öğrendiğim kadarı ile uzun yıllardır aynı ilaçlar aynı yöntem ile kullanılıyormuş..
ilk safahasında bulunmazsa malum sonun yüksek ihtimalli olduğu hastalıktır. korktuğum nadir hastalıklardandırt.