bugün

rothschild´lere borçlanmadı, rothschild onun borcunu ödeyip karşılığında filistin´i kapmak istedi, abdülhamit de onu makamından kovdu. konu bu şekil diildir.
borç almaya, borçlanmaya bayılıyorlardı.
bu kadar borç alıp ne yapıyorlardı?
daha önce yazmıştık.
saraylar, köşkler, kasırlar yaptırıyorlardı.
(bkz: nilhan osmanoğlu nun dedelerinin mirası/#35613379)

resmi olarak ilk dış borcu kırım savaşı esnasında aldığımız bilinse de, daha önce de galatalı bankerlerden yüksek faizlerle borç almışlardır.
kanuni döneminde bile yahudilerden borç alınmıştır.
hatta kanuni'nin eşi hürrem sultan'ın en yakın kankası ester kira adlı yahudi tefeci kadındı.

bu ester kira'nın bir de yasef nassi adlı yeğeni vardı.
yasef nassi de 2. selim'in büzüktaşıydı.

birlikte içerler, birlikte hovardalık yaparlar, hamamda oğlan kovalarlardı.
hatta sarı selim hamamda oğlan kovalarken düşerek ölmüştür, bu konu dışı bilgi ama olsun.

işte bu sarı selim bir gün içki sofrasında kıyak kafa yasef nassı'ye ne istediğini sormuş, yasef nassi de "fırsat budur" diyerek padişahtan kıbrıs adasını istemiş, sarı selim'de onu kıbrıs kralı ilan etmiştir.
gel zaman git zaman yasef nassi sağda solda kendini "kıbrıs kralı" olarak tanıtmış, halamın paraları ile kıbrıs kralı oldum diyerek de bu duruma açıklık getirmiş.
neyse ki sokullu mehmet paşa duruma el koymuş, padişaha rağmen bu itin kulağını çekmiş de yasef nassi kıbrıs kralı rüyasından vazgeçmiş.
ama bir mecliste de sarı selim'i "sözünü tutmadın" diyerek bozmuş, sarı selim'de bunun üzerine yasef nassi'ye ege'deki naksos adasını tımar olarak vermiş, yasef nassi'de bundan sonra "naksos dükü yasef nassi" olarak hayatını sürdürmüştür.

bunları neden anlatıyorum, çünkü gerekli.
zira bunlar borçlana borçlana bu hallere düşmüşler.
koskoca osmanlı padişahı ve islam halifesi yasef nassi'ye borçlu olduğu için ondan "sen sözünü tutmadın" diye laf yemiş düşünebiliyor musunuz?

hürrem'in ester kira'sı varsa, kösem sultan'ın da hirşten bacısı vardı.
bir alman yahudisi olan hirşten bacı, kösem sultan'ın gizli kasasıydı adeta. başı ne zaman sıkışsa hirşten bacıdan çil çil altınlar gelir, kösem sultan da bu altınlar ile muhaliflerini bastırır saltanatını sürdürürdü...

bunlar tabi el altından alınan, tefeci paraları işte.
hemen her sultan, her padişah döneminde bir yahudi tefeci padişahın çevresinde palazlanmıştır.

tabi gel zaman git zaman bu tefecilerin yerini bankerler almaya başlamış.
bankerler tabi daha resmi, daha kurumsal olduğu için osmanlı bu sefer resmi olarak borç almış.
resmi belgeler imzalanmış.
karşılığında da bu toprakların değerleri teminat olarak gösterilmiş.
örneğin tütün gelirleri, pamuk gelirleri, liman gelirleri teminat verilmiş bankerlere.
bankerlerden sonra daha fazla para lazım olunca da bankerler vasıtasıyla avrupa bankaları osmanlı'ya borç vermeye başlamış.
gak deyince para, guk deyince para.
padişahın ne zaman başı sıkışsa para gelmiş.
para geldikçe de istanbul boğazı'nın her iki yakasında saraylar, yalılar yükselmeye başlamış.

peki bu alınan borçları kim ödemiş?
türkiye cumhuriyeti halkı ödemiş.
taaa 1954 yılına kadar hem de.

o yüzden, osmanlıyı yeniden diriltmek isteyenler, dedelerinin mallarını talep edenler önce güncel haliyle türk milletinin 1954 yılına kadar ödediği bu borçları ödeyecek ondan sonra çıkıp sağda solda konuşacak.
güncel Önemli Başlıklar