bugün

(bkz: mihriban) şiirini inkar etmiştir daha sonra...
nebil özgentürk kendisi için 'bu adamın mihriban gibi bir şiiri nasıl yazabildiğine hayret ediyorum' tarzında bir laf etmişti. * muhterem de kendisine gazetedeki köşesinden 'nebil ne bilsin...' başlıklı bir yazı düzmüştü ki tam ağzına laik.
gene tehir etme
silada silasiz kaldim
ben hep seni dusunurum
geceleri
mektup derken
omuzumda sevda yuku
can ozumden besmeleyi
gel gayri
bir daha oldum
gozlerim
tanimaz beni
ecele dogru
sulari islatamadim
dosta dogru
mihriban
unutursun mihribanım

türkülerinin sahibidir.
rahmetli din hocamızın amcası. kendisinden bahsederdi bol bol. çok severdik.

(entry'nin bilgisel yönü: yeğeni din hocasıdır)
günümüz yazın dünyasının kalemine sağlam şairlerinden bir tanesi, şiirlerinde kelime oyunları ve imgelemelerden ziyade konu bütünlüğüne, cümle yapısı ve kafiye düzenine önem veren şair, ağırlıklı olarak Allah sevgisini ve olan ile olması gereken arasındaki çelişkinin dışavurumlarını kaleme alır. Özel hayatı çalkantılı geçmiş, iktidarlarla anlaşamamıştır ve bunun doğal bir sonucu olarak maddi olarak da çoğu şairimiz gibi sıkıntılı bi hayat sürmektedir. Diyebiliriz ki Necip Fazıl ekolünün başarılı temsilcilerinden birisidir.
Çoğumuzun ezbere bildiği Mihriban'ın ve i. Sadrinin (yamuluyor da olabilrim öyleyse düzeltin) Düştü isimli harika şiirinin şairidir. Hasan'a Mektuplar diye bir de şiir kitabı vardı bildiğim kadarıyla.

HASAN'A MEKTUP

Çok oku, çok düşün, çok şeyler anla,
Aha bu mektubu alınca Hasan.
Manalar iplikten incedir amma,
Kelimeler biraz kalınca Hasan.

Gene ağzımızı açmıyor bıçak,
Huzur size ömür... Dert salkım saçak.
Oyuna kalkıyor yüzlerce köçek,
Batıdan bir hava çalınca Hasan.

Kök saldı bahçede ayrık otları,
Yemler pay edildi, sattık atları.
Biz kovalım derken baştan bitleri,
Sülükler yapıştı, kulunca Hasan.

Süt dolu güğümü çalarız taşa,
Kutsal görevimiz "Sağol çok yaşa !"
Mülkte hakikati aramak boşa,
Tüm suçlular güçlü olunca Hasan.

Derisini yüzdük demokrasinin,
işi iştir imtiyazlı asinin.
Hakikatte vahşi, sözde "vasinin"
Dörtnala gidilir yolunca Hasan.

Canım Hürriyeti koydunsa ara,
Ekmek yalınayak kaçtı dağlara.
Çevremize küsmüş kardeşlik var ya,
Haber ver, izini bulunca Hasan.

Soysuzlar taş atar mukaddesata
Karşı duramazsak bizdedir hata.
Tahammül teşviktir, böyle hayata,
Öl..insan küçülmez ölünce Hasan.

MiHRiBAN

1

Sarı saçlarına deli gönlümü,
Bağlamışım çözülmüyor Mihriban.
Ayrılıktan zor belleme ölümü,
Görmeyince sezilmiyor Mihriban.

Yar deyince kalem elden düşüyor,
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor.
Lambada titreyen alev üşüyor,
Aşk kâğıda yazılmıyor Mihriban.

Önce naz sonra söz ve sonra hile
Sevilen seveni düşürür dile
Seneler asırlar değişse bile
Eski töre bozulmuyor Mihriban

Tabiplerde ilaç yoktur yarama,
Aşk deyince ötesini arama.
Her nesnenin bir bitimi var ama.
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban

Boşa bağlanmamış bülbül gülüne
Kar koysan köz olur aşkın külüne
Şaştım kara bahtım tahammülüme
Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban

Tarife sığmıyor aşkın anlamı
Ancak çeken bilir bu derdi gamı
Bir kör düğüm baştan sona tamamı
Çözemedim çözülmüyor Mihriban

2

Unutmak kolay mı deme
Unutursun Mihribanım
Oğlun kızın olsun hele
Unutursun Mihribanım

Zaman erir kelep kelep
Meyve dalında kalmaz hep
Unutturur birçok sebep
Unutursun Mihribanım

Yıllar sinene yaslanır
Hatıraların paslanır
Bir gün başın ak saçlanır
Unutursun Mihribanım
halk şiirinin büyük üstadı.

Ben milletim uğruna adamışım kendimi
Bir doğrunun imanı, bin eğriyi düzeltir
Zulüm azrail olsa hep hakkı tutacağım
Mukaddes davalarda ölüm bile güzeldir...
özellikle vur emri kitabı ve içindeki şiirler çok meşhurdur.
faşist-dinci olduğundan görüşlerimizin taban tabana zıt olduğu fakat sağlam şiirleri olduğunu inkar edemeyeceğim şair.
bilinenin aksine mihriban türküsü kendisine ait değildir.
o'na ait olan türkü "unutursun mihribanım" türküsüdür.

"Unutmak kolay mı?" deme,

Unutursun Mihriban'ım

Oğlun kızın olsun hele,

Unutursun Mihriban'ım.

Zaman erir kelep kelep.

Meyve dalında kalmaz hep

Unutturur bir çok sebep,

Unutursun Mihriban'ım.

yıllar sineye yaslanır;

Hatıraların paslanır,

Bu deli gölün uslanır

Unutursun Mihriban'ım.

Süt emerdin gündüz-gece,

Unuttun ya, büyüyünce

Ha işte tıpkı öylece

Unutursun Mihriban'ım.

Gün geçer, azalır sevgi;

Değişir her şeyin rengi

Bugün değil, yarın belki,

Unutursun Mihriban'ım

Düzen böyle bu gemide;

Eskiler yiter yenide

Beni değil, sen seni de

Unutursun Mihriban'ım.
ankara sincan da yaşamaktadır. ziyaretine gitmeyi düşündüğüm, büyük hece şairi.
not:ölene kadar yazmaya yemini varmış.
22.01.08 tarihli yazısında belirttiği üzere türk dil kurumunun ilk dil klavuzunun yazarının bir ermeni olan agop dilaçar olduğu iddia etmiş yazar.
1932 doğumlu şair, gazeteci. sülalenin şair olması sebebiyle bu konuya yatkınlığı vardır.

eserleri
----------
(bkz: hasana mektuplar)
(bkz: el kulakta)
(bkz: vur emri)
(bkz: kan yazısı)
(bkz: dosta doğru)
(bkz: suları ıslatamadım)
(bkz: beşinci mevsim)
(bkz: gök çekimi)
(bkz: düşünce yazıları)
(bkz: akıl karaya vurdu)
(bkz: çobandan mektuplar)
(bkz: yasaklı rüyalar)
(bkz: sezai karakoç)
düşünceleri uyuşmasa da rahmetli halk ozanı Mahsunu Şerifi öve öve bitiremeyen şair vakit gazetesi yazarı.
http://www.milliyet.com.t...sini%20kutladi&ver=21

"“Yahudilerin Hanuka-manuka, Tuzsuz Peynir bayramları ile insan kanından imal edilmiş çörek bayramı da sizin olsun...O gayrimüslim bayramlarını biz de mi kutlamalıyız? Hadi s...n oradan ukala satılmışlar... Durmadan çam kesmeye devam eyleyin. Durmadan hindi kesmeye gayret gösterin...Mezeleriniz bol olsun ki tıka-basa içesiniz, sonra da yola-bele kusmuğunuzu dökesiniz... Nasıl olsa devlet baba, polis ve itfaiyeci kullarını hazır vaziyette bekletiyor sizler için... Hayvan leşi gibi kıpırdamadan yatanlarınızı dört ayaklarından tutarak evlerine kadar taşıyacak görevliler mevcut... He ya, büyük ikramiye hangi ilimize çıkmıştır? Ve dahi: “Yılbaşı kutlamaları Hıristiyanlık âdeti değilmiştir... Takvim yılının icadıyla başlamış mış mış... Tu utanmaz yüzlerinize..."

biçiminde yaptığı fantastik yorumla bu saatte tebessüm etmeme neden olmuştur. ayrıca son cümlede milliyet tarafından kendisine verilen ayar gözlerden kaçmamaktadır diyor ve şimdi müthiş gazetecilik örneği olan kendisini sorgulamaya geçiyoruz.

şimdi bir kere kitlesel olarak bahsettiği yahudi bayramları ülkemizde kutlanmamaktadır. kendisi yakınlarıyla zamanında kutlamış olabilir, daha sonra bu kimselerle araları açılıp şu anda eleştiriyor olabilir, bilemeyeceğim. lakin dediğim gibi yurt çapında kitlesel olarak bu tür bir bayram kutlanmamaktadır. kutlayanlar varsa bunlar zaten yahudi cemaatine ait zümredir ki, abdurrahim beyefendinin yahudilerin kendi bayramlarını kutlamasına müdahele hakkı yoktur. varsa bilelim, zira o kudreti kendinde buluyorsa bu entry de editlenecektir duruma göre.

köşeyazısında küfür kullanma ekolünü daha önce kullanan var mıdır bilemeyeceğim, en var ki tanık olduğum en berbat üslubu kullanmış. zira kendisinin karısı ve dahi çocukları değiliz, ne kutlayıp kutlamayacağımız hakkında da kendisi karar mercii değil bildiğim kadarıyla. kanımca çirkinleşmiş bu noktada. güzelleştiği bir nokta var mı diye düşünmeme neden oldu bu cümle bana. lafı uzatmadan çam ağacı kültürünü öğrenmesi icap etmektedir. velhasıl kelam yahudi geleneklerine gösterdiği özeni, yılbaşı gibi herhangi bir dinin tekelinde olmayan özel bir güne göstermemiştir. şimdi camdan bakınca yanıp sönen çam ağaçları görüyorum abdurrahim bey. ve inanır mısınız bu çam ağaçlarının tamamı plastik. he illaki 'yok onlar gerçekten çam ağacı' diye bir iddiada bulunursanız, size sorarım, çam ağacının ebatları nedir bilir misiniz? zira bir çam ağacını tutup, yaşam alanınıza getirmeniz için herşeyden önce minimum 3-4 metre yükseklikte tavanı olmalı evinizin. peki bu çam ağaçları ufaktır derseniz ben de size zaten ufaksa bunun gerekli zemini hazırdır derim. bu konuda yeşil ve doğa sever kalbi rahat olsundur.

hindi kesme konusunda bizleri desteklemeye çalışmış, teşekkür ediyorum. kendisine hindi borcumuz olsun.mezelerimiz hakkındaki temennisini ciddi bir biçimde eleştiremeyeceğim, zira kendisine teşekkür ediyorum umarım bitmez mezelerimiz. ayrıca konuya uzak kaldığı belli rakının mezesi sohbettir, bu da benden kendisine naçizane bir genel kültür bilgisidir. belki hayatı boyunca işine yaramaz ama bilmesinde sakınca yoktur. zira kendisi de en azından bana küfür dağarcığının derinliklerini açmıştır.

kendine müslüman diyen bir adamın kendi gibi davranmayan insanlara hayvan leşi betimlemesi yapması ne derece doğrudur bilemeyeceğim. zira artık çığrından çıkmıştır kendisi, sanırım gerekli işlemler yapılıp 2009a hukuki sıkıntılar çekerek girmesi işten bile değildir.

çok kızdığı bir diğer nokta da 'yılbaşı hristiyan eğlencesi değildir' denmesi. hristiyan dininin peygamberi hazreti isa'nın doğumu olarak kutlanan noel gecesi 24-25 aralık gecesi kutlanır. oysa arada 1 hafta vardır. biraz da yılbaşı kutlamasının tarihine milli görüş sitesinden bakarsak, yılbaşının esasen hz.isa ile alakasının olmadığı görülebilir.



Yıl uzunluğundaki küçük mikdar farkları, zamanla büyük fark meydana getirmiştir. Papa XIII. Gregorius zamanında bu fark 14 güne ulaşmıştır. 1582'de bu papanın emriyle yapılan düzeltme ile takvim 10 gün ilerletilmiş; o sene 4 Ekimin ertesi gün, 15 Ekim olarak ilan olunmuştur. Yılbaşı da 1 Ocak'a alınmıştır. (Fransa'da, yılbaşı 1563 senesinde kral X. Charles'ın emriyle 1 Nisan'dan 1 Ocak'a alınmıştı.)

şimdi bunu kutlayanlar hristiyan mı oldu diye sorulursa da, abdurrahim bey'in dini herneyse ondan olmamayı tercih edecek biri olarak gayet mutluyum yaftalanmamdan. ve en nihayetinde tükürme suretiyle nokta koymuş.

(bkz: yarabbi şükür)
her yazısının başına kısa bir dörtlük koyan kişi.

http://www.milliyet.com.t...sini%20kutladi&ver=25
yaşayan şairler arasında hece ölçüsü ile yazanların en büyüğüdür.

------------------------------------------------------

anadolu kadını hıyar patates soyar
kartel medya ortada ece ve kontes soyar
vah benim sahibi az düşmanı çok vatanım
senin gibi memleketi herkes soyar
Engeller yıldırmaz Müslüman Türk'ü
Şüphesiz, inandık, söz verdik çünkü...
Kıyamete kadar yaşar bu ülkü!
islamlık sevdadır, ülkü sancaktır,
Bu mübarek yoldan dönen alçaktır!

iyiden iyiye çizip, arada saçma sapan, affedilmeyecek şeyler de söylese üsteki satırları başta olmak üzere birkaç mısrasını her daim hatırladığım şairdir. bu mübarek yoldan döndü mü, dönmedi mi kendi bilir. dönenlere biz kendi satırlarıyla alçak diyoruz.

kutsal seren sayıp Tanrı dağını
dikecek bozkurtlar TÜRK bayrağını
TURAN birliğinin altın çağını
görecek sizsiniz SELAM sizlere.

*************************************

Tahsisli köşelerden itler havlıyor hâlâ
Kurnazlar kürsülerde ahmak tavlıyor hâlâ
Dilimizi bir iğrenç çıkmaza hapsettiler
Bozguncu müptezeller ki sav savlıyor hâlâ

*************************************

Korkak müslümanın namaz kıldığı
Camiyi taşlayan deli cennetlik.
cemal gören'e ait şiiri köşesinde paylaşarak ülkücülerin 'evet' oyu vermesini sağlamaya çalışan vakit gazetesi köşe yazarıdır. allah akıl fikir versin efenim.

Mazbutlar kovuldu ve kaypaklar ön sırada
Mertler mahkûm edildi, alçaklar ön sırada
Nerelere gittiniz kara donlu kartallar?
Sizler gitti gideli çaylaklar ön sırada.
Halk temsilcisi
halk şairi diyor ki:
Hayır diye diye şerre koşulmaz
Ülkücüysek şayet EVET diyoruz...
Küfür ile bühtan ile coşulmaz
Ülkücüysek şayet EVET diyoruz.

http://www.habervaktim.co...r/26789/evet_diyoruz.html
çok güzel dini içerikli, eleştirel, taşlama şiirler yazan, ayrıca çok bilinen bir türkü olan " mihriban" ve " unutursun mihribanım" türkülerinin de söz yazarı olan günümüzün usta şairlerindendir. ayrıca vakit gazetesinde yazmaktadır.
gençken sevdiği ve fakat evlenemediği mihriban adlı bayana ünlü "mihriban" şiirini yazmış olan şairdir. daha sonra doğan kızınada bu ismi vermişdir. kızı an itibariyle karaman fen lisesi nde tarih öğretmeni olarak görev yapmakta olan mihriban karasioğlu'dur.
(bkz: sezai karakoç)
--spoiler--
Gerçeğin hayâlden en bariz farkı
Uzağa atarsın, yakına düşer...
Öyle günler, öyle simalar var ki
Unutmak istersin, aklına düşer.
--spoiler--
şiiri de, köşesi de eksik olasıca.
son saçmalaması için:
http://www.habervaktim.co...ncilerin_kis_mesaisi.html
abdürrahim karakoç (d. 1932, ekinözü), tanınmış türk şairlerdendir.
1932 yılının nisan ayında kahramanmaraş ili, ekinözü ilçesinde dünyaya geldi. dedesi, babası ve kardeşleri de şair olduğu için küçük yaşlarda şiire merak sardı. ilk yazdığı şiirleri 2 kitap olacak hacimde iken beğenmeyip yaktı ve 1958 yılından itibaren yazdıklarını 'hasan'a mektuplar' ismi altında 1964 yılında 10.000 adet bastırdı. fedai yayınları arasında çıkan bu eser kısa zamanda tükendi ve 2. baskısını yine 10.000 adet bastırdı.
1958 yılında bulunduğu kasabada belediye mesul muhasibi olarak memuriyete girdi. 1981 yılı mart ayında emekli oldu.
mücadeleci şiirlerinin çokluğu şartlardan kaynaklanmaktadır. 27 mayıs darbesi, zinde güçler, demokrasi maskaralığı ve haksızlıklar hiciv şiirlerini besledi. 30'a yakın mahkemeye verildi, hepsinden beraat etti. avukat tutmadı, hep kendi kendini savundu. hiçbir iktidarla barışık olmadı.
şiirlerinde esas unsur insandır. serdengeçti, töre-devlet, ocak, yeni düşünce, yenisey, alperen yayınları olarak şimdiye kadar 12 şiir kitabı, bir tane de makalelerinden derlenen nesir kitabı çıktı.
1985 yılından beri gazetecilik yapmaktadır. bir ara politikaya girdi ve ayrıldı. niçin girip, niçin ayrıldığını bir röportajda şöyle cevaplandırdı: 'allah rızası için girmiştim, allah rızası için ayrıldım'
30 yılı aşkın bir zaman içinde kitapları baskı üstüne baskı yenilemektedir. bilhassa "vur emri" adlı kitap.
yayınlanmış eserleri [değiştir]
hasan'a mektuplar (1965)
eli kulakta (1969)
vur emri (1973)
kan yazısı (1978)
suları islatamadım (1983)
beşinci mevsim (1985)
dosta doğru, akıl karaya vurdu (1994)
yasaklı rüyalar (2000)
gökçekimi (2000)
gerdanlık - i (2000)
gerdanlık - ii (2002)
parmak izi (2002)
yağmur yerden yağar (2002)
anadolu'da bahar ( 2007 )
barış çağrısı-dünya barışına çağrı grubu-meneviş yayınları(2009) *
şurası dikkat çekici: "hiçbir iktidarla barışık olmadı."