bugün

1955 yılında yaşanan,provakatörlerin halkı galeyana getirmesiyle birlikte 6 eylülü 7 eylüle bağlayan gece istanbul'da yaşanan büyük yağmalama operasyonu.gayrimüslim vatandaşlarımız büyük maddi,bedeni,manevi zarara uğramış ve bir kısmı bu olaydan sonra doğdukları toprakları terketmek zorunda kalmışlardır.dönemin çok sevilen futbolcusu lefter küçükandonyadis bile kalabalığın öfkesinden nasibini almıştır.tarihte büyük bir ayıp kocaman bir kara lekedir olaylar.hele 7 eylül günü çekilmiş fotoğraflar,dünyanın en güzel şehirlerinden birine * yaşatılan acıyı çok daha net belgeler bu yazılanlardan.
olaylar 1955 yılında istanbul ekspres gazetesinin selanik'teki "atatürk'ün evine bomba atıldı" haberiyle başlamıştır. olaylar sonucunda 16 rum ve 1 ermeni vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. 1000'e yakın ev, 4348 işyeri, 73 kilise, 110 otel, 23 okul yakılmış veya yağmalanmıştır. türkiye cunhuriyeti 60 milyon tl tazminat ödemek zorunda kalmıştır. 1955 yılında 150.000 olan istanbul'daki rum nüfusu zamanla düşmüştür. 2005 yılında istanbul'daki rum nüfusu 1500 olarak belirlenmiştir.
türk insanının ne kadar gaz olabildiği, provakasyonlara ne kadar açık olabildiğinin en güzel kanıtıdır, Atatürk'ün evini yaktılar söylentisi üzerine olağan bir davranışta diyebiliriz aslında.
(bkz: signomi)
istanbulun bir gül bahçesi isen bataklığa dönmesine neden olan olaylar silsilesi. tamamen gaz olan koyun sürüsünün yaptığı aptallığın şimdiki sonuçları; mağdur olan binlerce azınlık ve ilk cümlede belirttiğimiz kirlenmiş bir istanbuldur..
(bkz: sakız reçeli)
1955'te rumlara karşı manipüle edilen ve yıkıcılık ve yağmanın şaha kalktığı olaylar...
Tamamen bilinçli, öngörülü ve planlı olarak tezgahlanan 6-7 Eylül olayları, Cumhuriyetçin vitrininde duran büyük şehirlerdeki etnik unsurlarının da son bir hamleyle yok edilmeleri girişimiydi. Devlet, bu politikasını hem o günlerde sürdürülmekte olan Kıbrıs görüşmelerinde bir şantaj, hem de istanbul ve izmir in kadim halklarından kurtulma için bir fırsat olarak kullandı.

(bkz: oktay engin)

http://istanbul.indymedia.org/news/2005/08/53987.php
http://www.milliyet.com.t...5/09/07/guncel/gun01.html
(bkz: 1934 trakya olayları)
(bkz: varlık vergisi)
bu silsilenin halkalarından biri.
Ya bu denizin tuzu
Ya bu martılar, ya bu vapurlar, ya bu yaşanmış yıllar
Düşünüze hiç girmez mi istanbul
Ya bu yıldızlarda ışık, ya düşleriniz, ya geçmiş
Ya bu mavi ya bu koku, ya bu bahar
Anılara hiç sığar mı istanbul?
Ya bu rüzgarın dilinde eski şarkılar, eski şarkılar
Bu gün vapurdan indim yürüdüm
Adımı çağırdı sesim
Adaları basmış bahar dumanı
Yüzüme vuru nefesin
Kaç kara eylül geçti dönmedin geri, dönmedin geri
Utanıyor şimdi bak rüzgarlar bile, rüzgarlar bile

ezginin günlüğünün bu şarkısı o acıları bize anlatmaya yetiyor..
Hepinizden signomi rum vatandaşlarımız. *
turkiye'nin karanlik tarihine yapilan aptalca bir katki daha! biz tarihimizin basindan beri kafasini kullanmayi basarabilmis bir halk degilizdir, herkes soyler osmanli baski yapmadi etmedi, birakin osmanliyi 1955'lerden bahsediyoruz burda! Rumlarin mallari yagmalandi.
Kiliseler de payını aldı: Kiliselerin içindeki kutsal resimler, haçlar, ikonalar ve diğer kutsal eşya tahrip edildiği ve yakıldığı gibi, bazı kiliselerin tamamı ateşe verildi.

izmit ve Adapazarı'ndan gelen yağmacılar geri dönmek üzere Haydarpaşa istasyonuna geldiklerinde, üzerlerinde yağmaladıkları mallarla yakalandılar.* Bunların büyük bir bölümünün başka şehirlerden getirildiği ortaya çıktı (örneğin Sivas'tan 145, Trabzon'dan 117, Kastamonu'dan 116, Erzincan'dan 111 kişi)
Tarihimize toz kondurtmazlar bi de, osmanli torunlariyiz ya, osmanlida ne olup bittiginden bihaber yurdum insani! onlarin torunuyuz ya, onlari aratmadik! al rum ornegi,1923 yılında 110.000'i bulan istanbul'daki* Rum nüfus, 1999 yılında 2.500 kişiye düşmüştür.
Seni seviyorum halkim!
(bkz: dilek güven)
Olayın üzerinden 40 yıl geçtikten sonra, o günlerde Özel Harp Dairesinde çalışan eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, gazeteci Fatih Güllapoğlu ile yaptığı bir röportajda, "6-7 Eylül olayları Özel Harp Dairesi işiydi. Ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı" demiştir. o zamanlar istanbul nüfusunun 280 binini Rumlar'ın oluşturduğu, Bugünse bu sayının 1500-2000'e indiği, amacın ne olduğu gösteriyor.
nüfus mübadelesinde kapsam dışı tutulan istanbul rumları'nın göç etmesine, ermeni ve yahudilerin de* saldırıya uğramasına sebep olan,'milliyetçiliğin körüklenmesi nelere yol açar' sorusunu sorduran olaylardır.

cevap şu olabilir..

masum insanların ülkelerinden kovulup, aynı kökenden oldukları ama hiçbir zaman görmedikleri, bağlılık hissi duymadığı -güya- anavatana gönderilmesi;uyum içindeki kökensel farklılıkların suçmuş gibi algılanması, kozmopolit kültürün yokedilmesi..

uyum ve hoşgörüyü nasıl yokedersin?

milliyetçilikle...

farkı anlamayan için; (bkz: vatanseverlikle milliyetçilik arasındaki fark)
(bkz: demokrasinin yıldızları)
osmanlıdan beridir kardeşçe bir arada yaşayan farklı etnik kökene sahip insanların çoğunun türkiye'yi terk etmesine sebebiyet veren, ülkenin bugünkü iğrenç durumunun temellerinin atıldığı 52 yıl önce yaşanmış olaylar.
1955 yılında Türk kamuoyunun gündeminde Kıbrıs vardır. 6 Eylül 1955 günü bir radyodan Selanik'te, Atatürk'ün evinin bombalandığı haberi verilir. Bunun üzerine, "Atamızın evi bombalandı" manşetiyle ikinci baskı yapan istanbul Ekspres gazetesi o dönemde kurulmuş olan 'Kıbrıs Türktür Cemiyeti' üyelerince bütün istanbul'da satılmaya başlanır. 6 Eylül akşamı başlayan olaylar boyunca 13 ile 16 arası Rum ve en az bir Ermeni vatandaşı hayatını kaybeder, Rumlara ait evler ve iş yerleri yağmalanıp, talan edilir. Atatürk'ün evinin bombalanması hadisesini araştıran Yunanistan polisi, Selanik Devlet Üniversitesi'nde okuyan Batı Trakya Türkü, Oktay Engin'i tutaklar. Tutuklu olarak yargılanan Oktay Engin, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığı gibi Türkiye'ye kaçar ve izini kaybettirir. Oktay Engin daha sonra devlet içinde çok önemli yerlere gelir. Muğla ve Nevşehir valilikleri de yapan Oktay Engin hakkındaki en önemli iddialardan biri ise istanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Daire Başkanlığı yaptığı döneme ait. 34 emekçinin hayatını kaybettiği l Mayıs 1977'de Engin, kitlenin üzerine ateş açılan sular idaresinin çatısında görevlidir.

--spoiler--
http://birgun.net/bolum-5...ber-48660.html#haber_basi
--spoiler--
ne kadar haksız ve provakasyon olduğunu bilsem de şu anda olsa günümüzde olanlardan sonra bir taş da ben atardır dediğim hadise..
düşünsenize,bir gecede hepsini ama hepsini kazımak, kazımak ve kazımak..
yeeaaaaaa.. işte böyle, hepsi anladınız mı hepsiii..
sabahleyin sadece ama sadece safkan türk ülkesi olabilmek..
ohh,yes baby..cm'on.
adını da 15-16 eylül olayları koyardım..
ya da,ne bilim bir gün daha beklerdim herhalde ya..
(bkz: adolf hitler)
(bkz: nazizm)

not:eksi oylarınıza hazırım!
o dönemi yaşayan bir tanık *:

o dönem her evde türk bayrağı olmalıydı, türk bayrağı adeta bizi koruyan tek şeydi, bizde yeni evlenmiştik o dönem evimizde henüz bayrak yoktu. mahallemizde evler yağmalanmaya başladığında kocam koşarak kaynanamlara gitti bayrak getirmeye ben ise onu sokak kapısında bekliyordum. tam da o sırada köşeyi dönen yaklaşık 20 kişilik bir grup ellerindeki taşlarla sopalarla "bayrak, bayrakları çıkarın" diye bağırıyorlardı. bayrak istiyorlardı çünkü ancak bu şekilde türk olduğumuzu anlayabiliyorlardı neredeyse hiç biri istanbullu değildi, üst kademeden adamlar tarafından buraya getirilmiş onlar tarafından "göreve" yollanmışlardı. her neyse, işte tam üzerime doğru geliyorken kocam elinde bayrakla beni sarmaladı ve istem dışı belki de "çok yaşa türkiye" diye bağırdım ben. istemdışı diyorum çünkü o an düşünecek durumda değildim. bayrağı gören taşlı sopalı grup bize dokunmadı hemen sokağın sonundaki rum komşularımızın evini taşladılar..
ertesi gün sokaklarda jandarmalar bekliyordu, muhtemelen menderes hükümetinin "çocuklar biraz eğlensin" hareketini yine menderes hükümeti "bu kadar yeter" diyerek durdurmuştu. bizim gibi bayark bulabildiği için evi taşlanmayan karşı komşumuz ise sokaktaki gazete satıcısından* o gün çıkan rum gazetesini istemişti. ne cesaret, ben ise fazla samimiyetim olmayan türk komşumla selamlaşır olmuştum, bir kez daha gelirlerse kaçacak yerimiz olsun diye..
o dönemde (1955) Turkiye-Yunanistan ilişkileri Kıbrıs meselesinden dolayı alevlenmiştir. Ada'da büyük bir katliam ve acı vardır. (bkz: enosis), (bkz: eoka). Türkiye'de ise sokaklarda "Kıbrıs Türk'tür, Türk kalacak!" sloganları atılmaktadır. Ve dış işleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu ingiltere'deki görüşmeler esnasında sıkıntıdadır ve yenik düşmemek için başbakan Adnan Menderes'ten yardım ister. iddiaya göre Menderes ve Zorlu haklı çıkabilmek için bir plan yaparlar. Yine iddiaya göre Mit ile işbirliği içerisinde 6 eylülü 7'ye bağlayan gece Ataturk'un selanik'teki evinin bahçesine bir turk gencine bomba attırılır. Ev ve hemen bitişiğindeki konsolosluk binamız fazla zarar görmez bu patlamadan. Sadece birkaç cam kırılır. Amaç rumları kötü gösterip "bakın; Ataturk'un evini bile bombaladılar!" diyebilmektir. Akabinde Turkiye'de manşet üzerine manşet patlar ve Turkiye cumhuriyet tarihinin büyük olaylarından birine gebe bırakılır. istanbul, Ankara ve izmir'de öfkeli kalabalık ata'sına yapılan saygısızlığı dünyaya duyurmak için yollara düşer. Hırsını alamayan bu gruplar bir süre sonra kontrolden çıkar ve önce rum, sonra da diğer azınlıklardan öç alabilmek için saldırıya geçerler. Bu zaman zarfında binlerce azınlık dükkanı talan edilir, genç kızlar tecavüze uğrar,kiliseler yıkılır, evlere girilir ve hatta insanlar öldürülür. Olayların bitiminde yüzlerce insan trenle istanbul'dan ayrılmak isterler. Sonradan anlaşılır ki bu insanlar yağmaya katılmak için çevre şehirlerden akın etmişler. Bu da olayların kuru kalabalığın öfkesinin bir yansıması değil de programlanmış bir provokasyonun sonucu olduğu yönünde bir iddiaya neden olur.

Bu yukarıda bahsedilen olaylardan ilk önce "Kıbrıs Turktur" cemiyeti başkanı Hikmet Bil ve olayın faili olarak da selanik devlet üniversitesi'nde devlet bursuyla hukuk okuyan oktay engin sorumlu tutulur. fakat daha sonra kurulan mahkemede cemiyet üyeleri ve oktay engin suçsuz bulunur. 27 mayıs darbesinden sonra olay tekrar hukuka intikal eder. Bu sefer yargıç karşısında oktay engin'in yanında hikmet bil değil; dönemin cumhurbaşkanı celal bayar, başbakanı adnan menderes ve dış işleri bakanı fatin rüştü zorlu vardır. dış işleri bakanı ve başbakan çeşitli sebeplerle bu olaylarda suçlu bulunacak ve 6'şar yıl hapse mahkum edilecektir. Ama zaten sonrasında haklarında idam kararı alınmıştır. diğerleri ise olaydan beraat ederler. yıllar sonra hala olayın hükümet tarafından planlı bir şekilde mi, yoksa kendiliğinden gelişen tesadüfi olaylar serisi mi olduğu hala anlaşılamamıştır. Ama şu bir gerçektir:Bize çok şey kaybettirmiştir.
dedelerimizin unutmak istese de unutamadığı, sadece gayrımüslim oldukları için evleri ve işyerleri yakılıp yıkılan insanların acısını hatırlatan, yakın tarihimizin en iğrenç ve kabul edilemez ırkçı saldırısıdır. tecavüz edilen kızlar, zorla sünnet ettirilen din adamları, yakılan kiliseler ve azınlıklar üzerindeki baskı nihayetinde gayrımüslim nüfusun azalmasına neden olmuştur. ne okul kitaplarında ne de başka bir yerde kolay kolay bahsedilmez bu olaydan. unutulmak istenen birçok şey gibi bu da ört bas edilmeye çalışılmaktadır. bir 50 yıl daha geçtikten sonra rahat rahat "onlar da bizim işyerlerimizi yakıp yıkmıştı, ilk onlar başlattı" diyebilir birileri, o kadar çocuk ve komiktirler...
kıbrıs'taki egemenliğini bitirip gidecek olan ingiltere'nin, giderken adada sorunlar bırakmak istemesi ve o güne kadar ingiltere ve yunanistan arasındaki kıbrıs meselesini, türkiye-yunanistan gerginliğine dönüştürmek için planladığı ve başarılı olduğu olaylardır.

ingiltere'nin bugün hala kıbrıs'ta üssü olması, planın başarılı olduğunu gösteriyor. 1955'lerde bir anda kurulan kıbrıs türk'tür temalı dernekler, halkın galeyana getirilmesi, en sonunda atatürk'ün doğduğu evin bombalandığı haberi ile halk çığrından çıkmış ve özellikle istanbul'daki rumlar ve ermenilerin malları yağmalanmıştır. türkiye için ibretlik, aşağılık olaylardır. demokrat parti'nin bu millete vurduğu en büyük darbelerden biridir.**
çok abartılan olaylar. hem de çok.
özellikle gayrimüslüm kuyumcuların çok büyük zarar görüğü olaylar.