bugün

en şahanesinden bir kenan evren söylemi. kendi alanında dünyanın bir numarası olan sayın paşam (!) bu söylemi muğla üniversitesinde katıldığı genç bakış programında söylemiş. bu söyleminin ardından kafalarının içinde beyin yerine ot taşıyan üniversiteli öğrenciler, bir alkış tutturmuşlar ki sormayın gitsin.
şimdi insanın aklına şu sorular geliyor;
- bir insan neden yıllar sonra böyle bir şey söyleme ihtiyacı duyar? darbe döneminde yaptıkları uygulamalar hala bir çok kişi tarafından tartışılırken, hala insanlar kenan evren ve onun tayfasına kin beslerken, neden ömrünün uzatmalarını oynayan, ve sahadan çıkmak için ağır adımlar kullanan emekli bir darbeci bunu söyleme ihtiyacı duyar gerçekten kestirmek çok zor. bir sebebi varsa o da, bu ülkeye benden daha allahsızı gelmedi demek içindir herhalde. var mı sizin aklınıza gelen başka bir cevap?
"bir insan neden yıllar sonra böyle bir şey söyleme ihtiyacı duyar?"*
bu şu demektir; "biz insanları daha bi beyinsizleştirdik, türk halkı yaptığımız ihtilalden sonra o kadar moronlaştı ki bak adamlar üniversiteli hala köpek gibi alkışlıyorlar. yine olsun yine yaparım."
(bkz: eşekler cennetini boylamak)
asmasaydıkta beslesemiydik? denebilen bir memlekette, hatta bırakın denebilmeyi, böyle talihsiz bir söylemin sloganlaştırılması bile normal olan bir ülkede yaşadığımı bir kez daha hatırlatan söylemdir. alkışlayan kesimi anlamakta güç değil aslında. şak-şakçılık konusunda birbiriyle yarışan ama kimi? , niye? şakşakladığını bilmeyen insanlardan oluşan bu toplumda bu da gayet normal yine. ne güzel bir ülkem var, herşey normal... burası türkiye, özgürlük bu olsa gerek...
asılmayı hakeden insan söylemidir. orada alkış tutan samanlar içinse denilecek fazla bir şey yoktur; ot gelip bok şeklinde gideceklerdir ki kenan evren'in sıçtığı bok forumuna bürünmüşlerdir. ne bu lafın ne de buna alkış tutanların insani bir tavrı haketmediği de ortadadır.
"analar babalar çocuklarını dışarı yollarken acaba geri gelecek mi,başlarına bir iş gelir mi gibi binbir türlü şüphe korku telaş duyguları içindeler; her gün sokaklarda birileri ölüyor ama failleri bulunamıyor üniversiteler ve devlet kurumları dahi ikiye ayrılmış büyük bir kaos ortamı hakim ülkeye ve ne yapılacağı hakkında kimsenin en ufak bir fikri yok ülke felakete doğru sürükleniyor her gecen gün faili meçhul cinayetler artıyor sırayla kahveler bombalanıyor arabalar kundaklanıyor... bu durumda ne yapılabilir ????"

bu durumda ne kadar tehlikeli insan varsa hepsi asılmalı*dır.
emin olduğum birşey varsa o da 35 milyon insanın kenan evren'in idamının altına imza atarken elleri titremeyecektir.
insanları denemek istemiştir. bakalım hala akıl taşıyan kalmış mı diye. bakmıştır alkış kıyamet. oh be şükür işte budur demiştir.
kaynayan kazanın soğumasının ardından yapılan itiraf. insanın uzuvları titrer.-gizli hakaret sanattır-

kimileri, çok kavi bir yüreğe sahip oldukları iddiasındadırlar ve onlarda da kuyruğu titretmeden hemen önce tüm titremediklerinden yollu bir genel titreyiş baş gösterir ki, daha evvel titremiş olmayı dilerler.

ölen birini gördüm lan ben. film karelerindeki gibi masumane bir şekilde öyle başı bir yana düşüp terk i alem eylemiyor. o son nefes var ya, duyanların dahi yüreğini paramparça ederek, yırtılarak çıkıyor. görecem ben o titremeynleri. ölümden öte köy var lan!! var işte ibneler!
(bkz: bir katilin günlüğü)
inan yatacak yerin yok kenan evren..
kenan evrenin adalet anlayışının bir gösgergesidir. aynı zat-ı muhterem vakti zamanında ''hak geçmesin diye bir sağdan bir de soldan astık'' demiştir.
http://www.youtube.com/watch?v=nsCZNXupjSg&feature=related
herhangi bir insanın insanların ölümü için karar verirken tereddüt duymamasının eseri cümle. nasıl tereddüt duyulmaz diyebilir insan ancak sözü söyleyen adamın kişiliği ve mantalitesi düşünülürse şaşılmamalı.
bu zat aynı zamanda Atatürk'ün partisini ve yanında bilcümle partileri kapatmıştır. sebep olarak da parti liderlerinin onla uzlaşmadığını öne sürmüştür. Kadın kolları, gençil kolları faaliyetlerinin saçmalık olduğunu düşünmektedir.
netekim diye de eklemiştir netekim.
o ortamda tek kurtarıcının darbe olduğu düşüncesine sahip insanlara sorulması gereken ilk sorudur: 12 eylül sabahı ne değişti ki bir anda herkes sus pus oldu ve tamam artık kavga yok dedi?..
11 eylül günü de polisi, askeri halkı durdurmaya kavgaları engellemeye çalışıyordu ve pek muhterem olmayan başbakanımız da (demirel) askere sınırsız yetki vereceğini taahhüt etmişti. Bu yetkilerle halkın kavgasını durduramayan asker 12 eylül sabahı ne olmuştur ki bu kan gölünü durdurmuştu?
(bkz: sifon çekiyor sanki mübarek)
bu beyan ak parti mezalimine karşı orduyu kurtarıcı olarak görenlere ders olsun.
(bkz: kenan evren ile adam asmaca oynamak)
bir açıklaması vardır elbet giderken darağacına.
bunu butun orduya mal etmenin bir anlami yoktur, kisisel sadistlik gosterisidir. hatayi baska bir hatayi ornek gostererek kapatmak cocuk isidir. ha hitler ha bu lafi eden sahsi muhterem. vicdanini, dusuncelerini, duygularini nerde biraktin diyasi geliyor insanin. o eller o zaman titremese bile bir vakit gelir titrer.
(bkz: onlar diridirler)
ben de seni dograrken elim titremeyecek diyesi geliyor insanın.
birşeyleri muhakeme edemeyecek(etmeyecek) kadar katı fikirli olma durumu, diktatörlük. ruh sağlıgına hiç değinmeyelim.
kendisi ölürken vicdan azabıyla içinin titremesine yol açan bir hadise midir bilinmez. elleri titreyenlerin titrerde...