bugün

Kürtler, 20. yüzyılın başlarında meydana gelen I. Dünya Savaşında islami değerleri ve özgürlükleri için, dört bir yanda açılan cephelere yüz binlerce gencini göndererek, kardeş bildiği Türklerle aynı saflarda savaşırlar.

Savaş bittikten sonra ise kurulan Türk devletinden Kürtlerin aldığı karşılık; verilen sözlerin tutulmaması, inkar edilmek ve yasaklar olur. Bu zulümlere karşı kürtlerin yaşadığı coğrafyada irili ufaklı birçok başkaldırı hareketi ardı ardına başlatılır.

Bu ayaklanmalardan biri de Ağrı başkaldırısıdır. Ağrı Ayaklanması'nın bastırılması üzerine Türk devleti tarafından Van'ın Erciş ilçesi'nin Zilan Deresi'nde 13 Temmuz 1930'da büyük bir imha harekatı başlatılmıştır.

Ağrı Dağı başkaldırısından sonra Zilan Vadisi'ne sığınan Kürtlere, dönemin Kolordu Kumandanı Salih Paşa tarafından yürütülen askeri harekatla tam bir soykırım uygulanır. Türk uçakları tarafından Zilan Bölgesi bombalanır, dağlar ve dereler ateş altına alınır. Bölgenin giriş ve çıkışları tutulur ve bölge on binlerce asker tarafından kuşatılır, katliam başlar. Yeni doğmuş bebekten, 90'lık ihtiyara kadar her yaş ve cinsiyetten insan; mitralyöze tutularak, süngülenerek, buğday başağı biçilircesine yok edilir.

Toplam 44 köy ateşe verilir ve yaklaşık 15 bin kişi de Ceme Gürceme vadisinde, birbirlerine bağlanarak toplu bir şekilde vahşice katledilir. Bu toplu kıyıma katılan erlerden biri olayı şöyle anlatır: 'Kadın, çocuk ve bebeler dahil herkesi, bölgedeki bütün köylerin halkını, binlerce insanı, Zilan deresine doldurdular.

Etraflarını makineli tüfeklerle çevirdiler. Makineli tüfeklerin başında bizler, yani erler vardı. Ellerimiz tetikteydi ve namlular topluluğa dönüktü. Bizim arkamızda erbaşlar sıralanmıştı. Elleri tüfeklerin tetiğinde namluyu bize yöneltmişlerdi. Onların arkasında, üçüncü sırada subaylar tabancaların namlusuna mermiyi sürmüş bekliyorlardı.

Biz ateş etmesek erbaşlar bizi vuracaklardı. Onlar bizi vurmazsa subaylar onları ve bizi vuracaklardı. Tetiğe bastık. Binlerce mermi deredeki insan topluluğunun üzerine ateş kustu. Kadınların, çocukların, yaşlı, genç erkeklerin korkunç çığlıkları dereyi sardı. Bir süre sonra çığlıklar iniltiye dönüştü. Ve sonra iniltiler de kesildi. Yaşlı ve genç erkeklerin yanında, binlerce kadının, çocuğun, kundaktaki bebeklerin cesetleri bir kan gölü içinde bırakıldı. Kurda, kuşa yem edildi. Bir süre sonra cesetler koktu, çürümeye terk edildi.'
Cesetler arasında baygın yattıkları için öldürülmekten kurtulan yaralılar da bu trajediyi yıllarca anlatıp durdular. Bunlardan biri olan Tayfun Susak, -Bulanık'ta halk tarafından 'Tayfunê Zilanî' olarak tanınır- o günü şöyle anlatır: 'Yüzbaşı Derviş Bey'e bağlı askerler, isyana kalkışacağız diye bir anda Zilan Deresi'ndeki 7 köye baskın yaparak, taramaya başladılar. Herkesi öldürmeye başladılar. Kısa bir süre içinde ortalık cesetlerle doldu. Ben de kaçarken yere düştüm. Cesetlerin altında kaldım. Benim öldüğümü zannettiler. Bütün cesetleri üst üste yığdılar, ben de cesetlerin altında kaldım. Askerler gittikten sonra ortaya çıktım. Ancak ailemden sadece ben sağ kalmıştım. Babam, annem ve bütün akrabalarım öldürülmüştü. Çok az kişi sağ kurtuldu. Kurtulanlar da benim gibi akli dengelerini yitirdiler.'

Olaylardan sonra tekrar askerlerce gözaltına alındığını belirten Susak, şöyle devam ediyor: 'Bir süre sonra askerler tekrar bölgeye geldiler ve sağ kurtulanları Muş, Ağrı ve Doğubeyazıt'a götürdüler. Aralarında ben de vardım. Buralarda günlerce aç kaldık ve işkencelere tabi tutulduk. Daha sonra esir olarak birkaç yıl askerler için çobanlık yaptım. Çobanlıktan sonra beni Elazığ Deliler Hastanesi'ne gönderdiler. Uzun bir zaman burada kaldım. Burada hayvan muamelesi yapıyorlardı. Hastanede çok acı çektim. Burada ortalığın düzelmesi ile birlikte serbest bıraktılar. Ben de tekrar köyüme gelmek istedim. Ancak oraya gittiğim zaman evler dahi yoktu. Ben de Muş'a geldim. Ve Bulanık ilçesi'ne yerleştim. O günden bu yana buralarda dilencilik yaparak geçiniyorum.'
Uygulanan bu katliamdan sonra sistemin yarı resmi gazetesi durumunda olan Cumhuriyet Gazetesi, 16 Temmuz 1930 tarihindeki sayısında Zilan vadisindeki toplu katliamı şöyle veriyordu:

'Ağrı eteklerinde eşkıyaya katılan köyler yakılarak, ahalisi Erciş'e sevk ve orda iskan olunmuştur. Zilan harekatında imha edilen eşkıya miktarı, 15 binden fazladır. Yalnız, bir müfreze önünde düşüp ölenler 1000 kişi tahmin ediliyor. Zilan deresine sıvışan 5 şaki teslim olmuştur. Buradaki harp, pek müthiş bir tarzda cereyan etmiştir. Zilan deresi, lebalep cesetlerle dolmuştur.'

Harp Tarihi Arşivi'nde mevcut belgelerden alınmış olan bazı bilgilerin yer aldığı Türkiye'de Kürt isyanları (Faik Bulut) kitabında, Genelkurmay Başkanlığı'nın 1 Temmuz 1930 tarihli emrine de yer verilmiş. Genelkurmay Başkanlığı, 'Ayaklanma sahasındaki köylerden, ayaklananlara katılmış olanların tamamı yakılacaktır.' emrini veriyor.

Genelkurmay Başkanlığı'nın 3 Ağustos 1930'da yayınladığı emirde ise, '...Halka ayaklananların mutlaka cezalandırılacağı kanısını vermek için Oramar olayına katılan köylerin ve yayladaki aşiretlerin tespiti ile bunların hava kuvvetleri ile bombardıman ettirilmesi gerekir' deniliyor.

Bu belgelerde; '2 Temmuz 1930'da, kolordu bölgesinde şu hareket ve faaliyetler olmakta idi: Kaymaz, Haçan, Kölesor, Çilli ve Osmanlı köyleri havadan bombalanmış; Patnos bölgesinde ayaklanmalara katılan köyler bomba ve makineli tüfek ateşi altına alınmış.' olduğu yazılıdır.

Dönemin iktidarlarına göre ise; 'isyan mıntıkasında işlenen fiiller suç sayılmaz'dı. Bölge, 'serbest atış alanı'ydı. 20 Temmuz 1931 tarih ve 1850 Sayılı Kanunla bu teyid edilmişti.
http://www.mizgin.net/mod...file=article&sid=1547
(bkz: zilan deresi hadisesi)
katliam kısmı yalan dolan olan iddia,

ve ayrıca cumhuriyet'e karşı yapılan bu isyanı bastırmada emeği geçen herkese fatiha yollanması gereken olaydır.

(bkz: toprağın bol olsun salih paşa)

herhangi bir türk devletinin ( göktürkler'den türkiye cumhuriyeti'ne kadar ) yeni doğmuş bir bebeği öldürecek bir politika sergilediğini söyleyenin alnını karışlarlar. ayıp, yalan, dolan!
kimin bebek katili olduğu aşikar. kimse demagoji yapmasın. o yıllarda kürt, türk ayırmaksızın isyan eden herkes aynı sonla karşılaşmıştır. yalandır. iftiradır.
(bkz: adam biat etmiş beyler)
devlete karşı isyan edenlerin öldürülmesine katliam diyebilen orospu çocukları ile hala aynı ortamda nefes alıp verdiğimizi idrak ettiren konu.
ne katliamı ulan?
hangi savaşta yanımızda oldunuz da haklarınızı alamadınız? size ne söz verildi de tutulmadı şerefsiz cibilliyetsizler?
tanıma gel...
ingilizlerin kışkırtması ile onlara köpeklik yaptık diyemiyor da...verilen sözler tutulmadı diyebiliyor.
hasiktir ulan...
al bu gazete manşeti de kapak olsun sana;
http://upload.wikimedia.o...ns/e/ec/Zilanmassacre.jpg
bundan 80 yıl sonra askerimizin pkk terör örgütüne karşı bilmem ne vadisinde yaptığı operasyonu da katliam diye servis edecek anlayışın bir zırvası.
--spoiler--
dört bir yanda açılan cephelere yüz binlerce gencini göndererek, kardeş bildiği türklerle aynı saflarda savaşırlar
--spoiler--

ek: yüzbinlerce kısmını birisi bana açıklayabilir mi?
80 değil 800 sene geçse, askerimizin operasyonları, iftiharla anlatılacaktır. eşkiya ile verdiği mücadeleyi dedeler çocuklarına anlatacaktır. fakat, çoluk çocuk demeden işlenen katliamlar utançla hatırlanacaktır. isyan da olsa, devlet eliyle bebek katledilmesi kabul edilemez.

din elden gidiyor diye başlamıştı bu isyanlar. ve evet, neredeyse din elden gitmişti. allah cc dinini, nurunu tamamlayacağını bildirmemiş olsa, biz acizlere kalsa, çoktan gitmişti belki. isyanlar döneminde ve sonrasında, islam dini yerine kendi düşünce dünyaları ie uyumlu, farzı misal ırkçı türkçü fikirleriyle eş güdümlü bir din ortaya koymaya kalktılar. sözde cumhuriyetçiler, halkın dinine kastetdi. bu bir hakikat. ezanlar susmayın diye can veren mehmedciğin ardından, ezanları susturmadılar ama kaldırıp başka bir şey koydular. dinen caiz değil diyenleri, kendi faşistliklerini bırakıp, arapçı olmakla itham ettiler. neyseki bitiyor bu firavun dönemi ve kürt kardeşlerimizle barışacağız inşallah. ve zaten biz hiç küsmemiştik. onlar islam kardeşlerimiz.

(bkz: ne mutlu müslümanım diyene)
anüsten uydurulmuş katliamdır. hepbir ağızdan böyle haberler çıkmaya başladı. farzedelimki bunlar doğru, insan aynaya bi bakar lan; lan bunlar hep bizi kerttiriyo, acaba bizde de bi ibnelik yokmu diye.
memleketten hain ve emperyalist işbirlikçisi Padişahı kovmuş bir millet için 3.5 asi az gelir...
Hepsinin hakkından gelinmiştir ve gelinecektir...
ZiLAN En az DERSiM kadar kanlı ve hunharca yapılmış bir katliamdır. 1930'ların çirkin TÜRKÇÜ faşizminin üzeri örtülen fakat yüzleşilmesi gereken bir başka gerçeğidir. o günlerde ülkeyi yönetenlerin bakışları şöyledir örneğin:

"ermenilerin bu feyizli ülkede hiç bir hakkı yoktur". - M.KEMAL- reisi cumhur

"bu ülkede sadece türk ulusu etnik ve ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir. başka hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur." - iSMET iNÖNÜ - başvekil

"türk bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir. saf türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı" M.ESAT BOZKURT- adalet bakanı
Unutturulmaya çalışılan katliam.
Kimse tarafından unutturulmayan sözde katliam.

Ne koyduk ama hahahahahgdfa keyiflendim yine.