bugün

ne olduğunun anlanması için bitmesi gereken bir süreç üniversite hayatı. bazen plastik bardakta çay içmeyi bile özlersiniz. yeri dolmayacak arkadaşlıkları hep geride bırakırsanız. çocuk gibisinizdir aslında ama bi o kadar yetişkin. ikamet ettiğiniz yerin dışında okuyorsanız hayat daha bi karmaşık olur. öğrenme ve algılama yeteneğiniz gelişir. sonra okul biter aslına ne kadar çaylak olduğunuzu anlarsınız. güzel günlerdir velhasıl kelam.
yıllar sonra özlemle anılan, keşke yine o yıllara dönsem de sınavdan sınava koşsam denilen hayat.
aile yanında yaşamanın verdiği baskıdan uzaklaşan genç ve özgür bünyelerin ilk yıllarda binbir parçaya ayrılıp herşeyi saatlere sığdırma çabası, yeni ortam ve arkadaşlıklarda ille de mutluluk bulacağını sanmasıyla geçen yoğun, yorucu, düzensiz ama sonunun mutlu sonla bitmesi temenni edilen hayat parçası.
(bkz: universite hayatini kampusistan dizisi gibi sanmak)
çok çabuk geçen hayattır.ilk senenizde herkes der "göz açıp kapayana kadar geçiyor bu gunlerin kıymetini bil" ... umutsuz bir gülümsemeyle "yaa evet" dersiniz. sonra bir bakarsınız ki film bitmiş 4 yıl geçmiş, hızlı geçer diyenler haklı çıkmıştır. kısacası insanın hayatının muhtemelen en guzel yılları olarak kalır. belki de çabuk geçmesi bu yüzdendir.
Üniversite yılları, o soğuk ve kasvetli şehir; Otobüs garına indiğim o sabahı hatırlıyorum da, savaş yada buhran dönemlerini anlatan Rus edebiyatçılarının romanlarındaki gibiydi her şey; olanaksız, cesaret kırıcı; Cebimde birkaç gün yetecek kadar para ve küçük bir valizle yola koyulmuştum. Nerede kalacağımı ya da ne yapacağımı bilmiyordum. Açtım ve ölesiye korkuyordum. Yalnızca öğrencilerin kaldığı sıvası dökülmüş, eski bir binaya yerleştim. En az benim kadar verdiği kararlardan pişman, aptal ve sivilceli yedi kişiyle paylaşıyordum koğuşu. Çoğu istemeyerek, ailesinin dayatmasıyla gelmişti bu şehre, bir kaçı da benim gibi saklanmak için. Bir şekilde buradaydık işte…Bir süre takıldım o lanetli yerde. Gündüzleri şehri geziyor, parklarda güvercinleri seyrediyor, şehir kütüphanesine gidiyor, intihara meyilli alman filozofları okuyor ve düşünüyordum. Hiç kimsenin seni tanımadığı, dostun yada senden tiksinen birilerinin olmadığı yabancı bir yerde olmak çok farklıydı. Sıcak suyu akmayan, tuvaletleri her zaman tıkalı, kalorifer tesisatı bozuk ve yemekleri berbat o boktan yerde fazlasıyla vakit geçirmiştim, en azından dibe vurmanın nasıl bir duygu olduğunu anlayacak kadar. Üniversiteye kaydımı yaptırmış, birkaç gün derslere girmiş ve vazgeçmiştim sonra. Bana göre değildi sanırım, hiçbir zaman bana göre olmamıştı okul hayatı. Çocukluğumda bile diğerlerine uyum sağlayamaz, en arka sırada oturur, hararetle bir şeyler anlatmaya çalışan öğretmenlerin benden daha zeki olmadıklarını düşünürdüm. Bunu yapmak için ücret alıyorlardı yalnızca. istediğim tek şey ders zilinin çalması ve normale dönmekti, aptalcaydı konuşulanlar, hayatta kalmak için hiçbir ipucu yoktu kitaplarda. Gereksiz bilgiler, gereksiz formüllerle doluydu ders notları. Öylece oturup izliyordum bende, komik geliyordu diğer öğrencilerin A almak için gösterdiği tüm bu çaba. Dışarıdaki hayatın acımasızlığı, yıpratıcılığı yanında fazlasıyla steril bir ortamdı üniversite hayatı. Kısacası bana göre değildi…
ailenizle birlikte kalıyorsanız lise hayatından pek farkı olmayandır. sadece ders saatleri daha esnektir.
eşittir hayatınızın en güzel günleri.
sürekli okulun uzaması, hocanın takması, evin ihtiyaçlarının hiç bitmemesi, anne babanın dırdırları, evde stoklanmış bira şişeleri ve parasızlıktan başka birşey değildir. * * *
yazmaya,yanılmaya,yorulmaya, sırtın tırmalanıncaya kadar sevişmeye başladığın gerçek yolun başlangıcı kimine göre sonu.
yeni fikirlere, tarzlara öcü gözüyle bakılmayacaksa oldukça ilgi çekici, enteresan bir hayat.
tecrübelerinizin zirve yapmasına neden olan yaşam.kendi ayaklarınız üzerinde kalabilmeyi, yere saglam basabilme yöntemini ögreten hayatınızın bir kısmı.güzel eglenceli tarafları da yok degil.
Kimsenin seni sıkmadığı, rahat ettiğin bir yerdir.
hayatın yükünü çekmeye başlamadan önce, son vurdumduymazlık bölümdür.
son senesinde mezuniyete yaklaşan her günün insana hüzün veren bir hayattır.
kimileri için iki kimileri için dört, kimileri için altı yıldır. zall hangi kategoride onu bilmiyorum. ha buldum kimileri içinse öğrenci affı kapsamında.
anlatılmaz yaşanır.

-önce gelirsin ve kızların teklif etmediğini anlarsın.
-sonra ayın 7 sinin ne kadar önemli bir gün olduğunu anlarsın.
-kıçı kırık notlara oluk oluk para akıtmanın ne demek olduğunu öğrenirsin.
-makarnanın binbir çeşit versiyonu olduğunu öğrenirsin. *
-sonra pek muhterem başbakanımız çıkar ve her üniversite bitiren iş bulacak diye bir kural yok der, boşu boşuna kıçını yırttığını öğrenirsin.
bir hafta boyu günde ikişer tane olmak üzere sınavın olduğu halde gecenin bu saatinde hala ayaktasındır. ve seni "sınavın yok mu yatsana?" diye azarlayacak, yatağına gönderecek birilerini arıyorsundur. böyle rezil rüsva nalet bişey işte.
dünya hayatı, üniversite hayatı,kabir hayatı ve ötesi.
(bkz: bitse de gitsek)
lisede okulların açılmasını lanet birşey olarak görebilirsin fakat Üniversitenin açılmasını 4 gözle beklemek üniversite hayatını anlatır...
ailemin değerini çok daha iyi anlamama neden olan hayattır. şu 20 senelik basit hayatımda öğrendiğim en önemli şeyler üniversite hayatımda oldu. üstelik çok acı tecrübelerle öğrendim. benim gibi lisede hep başarıyla geçen bir öğrenci bir anda 11 dersin 7sinden kalmış duruma düştü. okulu uzatma riskim doğdu. en yakın arkadaşlarım posta koydu ve ben ailemi de üzmüş oldum. ama onlar hiçbir zaman üzüldüklerini bana belli etmediler. her durumda bana ellerinden gelen iyiliğin en büyüğünü yaptılar. ve ben bunları gördükçe tanrım ben ne yaptım deyip günlerce ağladım. okulun kapısından bir kere bile yüzüm gülerek giremedim. her günüm melankoliyle doluydu. ama ailem bu durumda da o kadar anlayışlıydı ki yaklaşık 1-2 ay önce kararımı verdim. okulu uzatmamak için var gücümle elimden geldiği kadar ders çalışacağım ve bu okulu sene uzatmadan bitireceğim. benim üniversite hayatım coşkularla, çılgınlıklarla geçmeyecek belki. üniversite hayatımı özlemeyeceğim belki. ama üniversite hayatı bana çok acı ve çok önemli tecrübeler kazandırdı. ailemin benim için ne kadar önemli olduğunu anladım. sözümü de unutmadım ve her gün onlara söylüyorum. bu okulu uzatmadan bitirmek için elimden geleni yapacağım.
kızlar teklif ediyo koşun laaan. *
hep özlenendir.
hiçbir zaman hayalini kurduğunuz gibi olmayacaktır.