bugün

kafkas çoban köpeği

pederin gürcistan'dan -çok aradınız mı sorusuna karşılık nerden geldiğini söylüyorum ha, ayık olun- arkadaşlarından ricası üzerine geldi bize.
dedim "eheh, bu mu lan kafkas çoban?" yarabbi, demez olaydım! normal köpek boyutundaydı ama henüz 2 aylık haliymiş.

ama bir köpek bu kadar mı zeki olur, bu kadar mı şebek, bu kadar mı korumacı olur. oy ben ona ölürüm. şu anda cüssesi benim cüssemi geçmiş olmasına rağmen, iki kere köpek kovalarken beni yerde sürüklemesine rağmen -dinlemiyor ak- hala geceleri gökgürültüsünden korkuyor mal. hem korkuyor, hem de yağmurun ortasında oturuyor. lan gir kulübene, dimi ya?

efendim, bu hayvan soğuğu pek sever. sıcağa gelemez, salak olur yatar öyle bütün gün. ara sıra başından aşağı bi kova su dökün çok ciddiyim bak.
soğuğu sevdiğinden 10 kat daha fazla da sahibine aşıktır bu yaratık. nasıl şebektir, nasıl nasıl anlatamam lan. iri cüsseli ayı görünümlü bebek gibi düşünün.

yabancılara da öyle çok zararlı değil, daha önce hiç görmediği arkadaşlarımla gezdirdim onu hep ufak zararı dokunmadı. tehlikeyi hissettiği anda saldırganlaşıyor zaten bu hayvancık.

sokakta gezdirmek başlı başına bir sorun... yolun karşısındaki teyze "etme gızıııım etme gızıııım" diye duvara yapıştırdı kendini. sanki biz saniyesinde oraya uçucaz.

her şeye rağmen sevilesi, okşanılası bir köpek. sezar adında sevimli bir ayıcık. yerim ben onu sözlük oy moy.