bugün

marka bağımlılığı

emperyalizmin yok efendim kapitalist düzenin nimetlerinden diyip etiket basmak kolay.
ama neden?
hangi insan nasıl bir bakış açısıyla bir kaç harfi üzerinde taşımaktan gurur duyar?

en baştan bakmak lazım olaya, çocukluktan.
çocuklarda aşağı yukarı 6 yaşına kadar böyle bir merak, istek göremezsiniz. ancak giyim kuşamdaki görüntü farklılığını farkedebildiği ortamlara girerek sosyaleşmeye başladığı anda -ki bu ortam genellikle okul olur- daha pahalı olanı istediğini, daha pahalı olana özel bir ilgi duyduğunu size hissettirmeye başlar.

apartmanın önünde iki cocuk oyun oynarken kavga ediyor. kaan mustafa'yı iyice hırpalıyor.
baroya: n'oldu niye kavga ediyorsunuz?
kaan: ayakkabıma bastı.
mustafa: önce o benimkine bastı ama.
baroya: ee ödeşmişsiniz barışın artık. hadi kaan özür dile haksızsın.
kaan: hayır o dilesin.
baroya: niye oğlum? önce sen basmışsın.
kaan: ama benim ayakkabımda timsah resmi var cok pahalı.

çocuk bir şekilde ailesinden, etrafındaki birisinden lacoste markasını öğrenmiş ve anlaşılan o ki ayakkabısına zarar vermemesi yolunda sıkı sıkıya tembihlenmiş. buradan hareketle annenin bakış açısı: oynama o pis çocuklarla

oysa;
kirlenmek güzeldir

ilkokulda zaten artık marka ciddi ciddi konuşulan bir konu olur.

-halam bana bunu zara'dan aldı.
-benim de burberrys montum var örtmenim.
-bu ayakkabı tommy bak cizgilere.

ilk ergenlik ve ergenlik dönemini anlamak güç değil. kişilik kazanma, toplumda sevilme saygı görme yer edinme isteklerini cüzdan kalınlıklarıyla gercekleştirmeye calışan genclerimiz bi yere kadar anlaşılabilir.

ye kürküm ye

ama neden bu cocuklar, başka bir yolu değil de sırf görselliği, gösterişi, içi boş başakları tercih ediyorlar? aslında barbie bebeklerle, action manlerle büyüyen çocuklardan farklı bir davranış beklemek de biraz acımasızlık olur.

daha ileri bakalım. rol modellere. öğretmen, anne-baba, arkadaş.

üniversitede arkadaşlarla konuşuyoruz. laf giyim kuşamdan acıldı. öğretmenlikte okuyan bir bayan arkadaşımızın ağzından şöyle bir cümle döküldü:

-ya ben hiç bir zaman louis vitton canta alamayacaka mıyım yaa?

eminim bugünlerde öğrencilerine bakıp;

-aa kıza bak daha lisede ugg giymiş, diyordur.

şimdi bu öğretmenin etkileyeceği topluma, yetiştireceği çocukları bi hayal etmek lazım.

hangisi kaliteli?

ha bir de kaliteli toplum var, marka eşittir kalite diyenleri göz önünde tutacak olursak markalı toplum bizi muasır medeniyetler seviyesine yükseltecektir.

yaşasın marka!
yaşasın kaliteli toplum!