bugün

maslow un ihtiyaçlar hiyerarşisi teorisi

ihtiyaç hiyerarşisi olarak da bilinen amerikalı psikolog abraham maslow tarafından ortaya atılmış teori.
maslova göre insan 5 kademeli bir hiyerarşik yapıya sahiptir. birey en alttan başlayarak zirveye tırmanırken bir aşamayı geçmeden diğerine atlayamaz.
bu kademe ya da kategoriler hem bireyin bireysel gelişimini tamamlaması için (bkz: üstün insan) hem de toplumsal olarak bu kategorilerde yerini almış sınıfların seviyelerinde sosyal olarak hareket ederek yükselmesi için zaruri durumdadır.
maslow hiyerarşisini anlamak için illaki maslow'dan haberdar olmak ya da alim olmak da gerekmez.
insan psikolojisine göre en zaruriden başlayarak ihtiyaçlar karşılanmazsa insan olduğu yerde belli ihtiyaçlar çevresinde bağlı bulunduğu noktada sayar ve bu karşılanmamış ihtiyaç bir şekilde saplantı olarak ortaya çıkar.
birey ihtiyaçlarını giderebildikçe zaruriyetten, gereksinim dışı, lüks olarak değerlendirilebilecek aslında hayatta kalma ve başarıyı yakalamanın bir göstergesi olan zirveye doğru tırmanmaya başlar. diğer bir deyişle hayat standartını yükselir.
hepsini bir tarafa bırakarak somut bir gerçekten bahsedilmesi gerekirse insanın, kültürel, sanatsal, barışçıl, fiziki ve psikolojik olarak sağlıklı, saygın ve saygılı bir birey olmasının ve bu tarz bireylerden oluşan bir toplum olmasının tek şartı ekonomik açıdan refah olmaktan geçmektedir.
yani her yönüyle zirveye tırmanmanın ana unsuru ekonomik özgürlük, maddi imkanlardır.
üçüncü dünya ülkelerindeki insanları beğenmememizin, hor görmemizin, barbarca bulmamızın, insacıl bulmamamızın, vahşi olarak değerlendirmemizin, cahil olarak gördmemizin, ilkel karşılamamızın, sebebi olan tüm eylem ve uygulamalarının tek suçlusu budur.
daha açık şekilde örneklendirerek izah etmek gerekirse ülkemizi, yakın çevremizi belki de karşı komşumuzu, belki de kendimizi göstermemiz yeterli olacaktır.
sürekli medyada, sokakta dem vurulan, halkımız kitap okumuyor, sanata ilgisiz, yanı başında gerçekleşen hayati meselelere duyarsız, dünyada neler oluyor bakmıyor, kendine yeni ufuklar açıp gelişmiyor gibi ifadeleri dile getirirken en azından asgari ücretle çalışan bir proleterya sınıfından insanın yaşamına bakmamız da gerekir. bunların hepsi doğru tespitler olmasına rağmen asgari ücrette maaş alan bir aile babasının kendisine ve ailesine sanatsal kültürel ne gibi faydaları olabilir tartışılır.
böyle bir baba akşam eve ekmek götürme, kışın ısınma, çocuklarına giyecek alma, ev kirası ödeme, geleceklerden korkmaksızın güven içinde hayatını idame ettirme gibi onlarca zaruri ihtiyacını temin etme çabasında iken nasıl olur da okumak için bir kitapçıdan kitap alabilir ? belki alacağı kitap o günkü evinin nafakası olacaktır. ailesini nasıl tiyatroya ya da sinemaya götürebilir, kendi kafası rahat olmadığı için nasıl olurda dünyanın gidişatı hususunda yorumlar ve bakış açıları getirebilir ?
belli bir refah düzeyine erişmiş insan ister istemez çevresindeki ekonomik olarak yaşam standardı yüksek diğer insanlara da bakarak sinerji ve toplum psikoloji ile okumak için kitap alabilir, tiyatroya gidebilir, dünyaya ve insanlara karşı daha duyarlı ve barışçıl bir yaklaşım sergileyebilir, tatile çıkıp yeni yerler görüp ufkunu genişletebilir vs.
biraz sert bir ifade olabilir ama su götürmez olarak parası olmayanın sanata karşı duyarlılığı olması da mümkün değildir.
sanat insanın yücelmesinin ve sınırlarını genişletmesinin temel unsurudur.
goethe'nin bir kitabında söylediği gibi "estetiğin, muhayyilenin, ahengin, saygı ve sevginin olmadığı yerde sanat olmaz" sanatın olmadığı yerde insanın ne işi vardır?
geçmiş dünya medeniyetlerine bakılacak olursa, roma, sümer, maya, babil, yunan medeniyetlerin tamamının refah içerisinde olduğu hayat kaygısı taşımadığı sanata önem veren, bilgili, kültürlü, döneme göre teknoloji devi toplumlar olduğu gözlemlenebilir.
güncel Önemli Başlıklar