bugün

10 kasım

--- spoiler ---
insanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor. şu talihsizliğimize bakınız ki bu dahi küçük asya’da çıktı. hem de bize karşı.. elden ne gelebilirdi...?
david lloyd george-ingiltere başbakanı-eylül 1922...
--- spoiler ---

dünyaya hükmeden, ama bir o kadar da çaresiz bir insanın sözleri ile anmak istiyorum bu sene ulu önderimi...

david lloyd george...
o üzerinde güneş batmayan britanya imparatorluğu'nun başbakanıydı.

osmanlı'nın parçalanmasının planlarını yapan, sevr'i osmanlı'ya dayatan, anadolu'nun işgali için yunan ordusunu donatan ve onlara anadolu'yu işgal ettiren adam...

hasta adam osmanlı, fakir ve yorgun anadolu halkı onun için bir lokmada tüketilecek mezeydi...

ama biri vardı.
bütün bunlara "dur" demiş, lloyd george'un bütün planlarını alt üst etmiş, 30 ağustos 1922'de yunan ordusunu imha edip 9 eylül 1922'de izmir'de denize dökmüş biri...

tam 3 senedir bir türlü alt edemedikleri bu adam, şimdi izmir'e gelmiş, keyif sigarasını yakmış, kahve eşliğinde körfezi seyrediyordu.

lloyd george kabinesi yenilgiyi kabullenmiş, hazmetmeye çalışıyordu.
neticede 3 senedir yenemedikleri o adam amacına ulaşmış, izmir'i almıştı.

daha fazla haddini aşmazdı artık...
aşmazdı değil mi???

oysa ki o adamın izmir'de kalıp körfeze bakıp sigara içmekle kalmaya niyeti yoktu.

hedef çanakkale idi...

muzaffer türk ordusu hiç dinlenmeden o'nun emri ile çanakkale boğazına doğru yürümeye başladı.

lloyd george ve kabinesi çılgına dönmüştü.
istanbul'daki işgal kuvvetleri komutanı general harrington'a emirler yağdırdılar.
kemal'in askerleri çanakkale boğazı müstahkem mevkii sınırlarını aşarsa ingiltere topyekün savaş ilan edecekti...

her türlü hesap kitabı yaptılar.
kanada, hindistan, avustralya, yeni zelanda, güney afrika, singapur...
üzerinde güneş batmayan imparatorluğun bütün genel valileri alarma geçirildi.
kemal'in ordusu sınırı aşarsa savaş ilan edilecek, bütün dominyonlar anadolu'ya asker göndereceklerdi...

ultimatom üzerine ultimatom geliyordu izmir'e...

bu bir satranç oyunuydu.

ingilizler ve lloyd george ne hesap kitap yaparlarsa yapsınlar, sarı saçlı mavi gözlü başbuğ onlardan hep bir adım öncesini görüyordu...

süvarilerimiz çanakkale üzerine yürürken, izmir'e son ultimatom da geldi.
"eğer türk ordusu çanakkale müstahkem mevkiine girerse savaş kaçınılmazdır, ordunuzu yok ederiz..."

ingilizler son derece ciddi gözüküyordu.
mustafa kemal paşa'nın kurmayları endişelenmişti bu son ultimatomla.

o endişeleri anladı...
kahvesinden bir yudum aldı ve anlatmaya başladı...

antik sparta'dan bahsediyordu.
makedonya kralı filip tüm yunanistan'ı hakimiyet altına almış, ordusuyla sparta sınırına dayanmış ve spartalılara bir mektup göndermişti.

"eğer hemen teslim olmazsanız, ülkenizi işgal ederim. ve eğer işgal edersem, sahip olduğunuz herşeyi yağmalayıp yakarım. ve lakonya'ya(sparta) girersem büyük şehrinizi yerle bir ederim..."

spartalılar bu mektuba tek kelime ile cevap gönderdiler...

"eğer..."

ve mustafa kemal paşa bu hikayeyi anlattıktan sonra yanındakilere döndü.
"şu ultimatomu bir daha oku çocuk..." dedi...

özel kalem müdürü ultimatomu bir daha okudu;
"eğer türk ordusu çanakkale müstahkem mevkiine girerse savaş kaçınılmazdır, ordunuzu yok ederiz..."

ve ultimatomun okunması sonrası salondakilere dönüp tek kelime ile cevap verdi...

"eğer..."

o an orada olanlar bir kez daha anladılar ki mustafa kemal paşa bir muharebeyi daha kafasında kazanmıştı.

tıpkı sakarya'da olduğu gibi, tıpkı büyük taarruz'da olduğu gibi...

plan tıkır tıkır işliyordu.

ertesi gün süvarilerimiz çanakkale'deki işgal sınırlarını geçtiler ve boğaz kenarına vardılar.

ingilizler değil ordumuzu yok etmek, tek bir kurşun dahi sıkamamışlardı.

zira çok çok uzaklarda londra'da başlarına çok büyük belalar açılmıştı.

ingiliz hükümetinin asker göndermesini istediği kanada "artık asker göndermeyeceklerini" bildirmişti.

kanada'nın bu kararına avustralya, yeni zelanda, güney afrika da destek veriyordu.

"hindistan çağrımıza kesin olumlu döner" diye düşünüyordu lloyd george...

hindistan kral naibinin cevabı şok ediciydi.
"mustafa kemal vatanının kurtarıcısı ve islam'ın şampiyonudur..."

lloyd george yıkılmıştı...
ama son darbeyi sağ kolu lord curzon ve sol kolu winston churchill'den yedi.

lord curzon ve churchill'de dominyonların kararını destekleyip, artık savaş çığırtkanlığı yapmanın anlamsız olduğunu bildirdiler.

dünyaya hükmeden adam, londra'da yapayalnız kalmıştı.

çaresiz istifasını verdi.
üzerinde güneş batmayan imparatorluk tarihe gömüldü. bir daha da asla o kudretine erişemedi...

o sakarya'da düşmanı durdurup, dumlupınar'da imha etmişti.
ama izmir'de oturduğu yerden koca bir imparatorluğun temellerini sarsıyordu...

bu olay tarihe çanakkale krizi/chanak affair olarak geçti.

ve lloyd george tattığı bu kansız ama büyük yenilgiyi bu sözlerle itiraf etti;
"insanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor. şu talihsizliğimize bakınız ki bu dahi küçük asya’da çıktı. hem de bize karşı.. elden ne gelebilirdi...?"

işte bundan tam 82 yıl önce böyle büyük bir lideri kaybettik biz...
o bir daha gelmeyecek,
o'nun yeri bir daha asla dolmayacak.

ama asla çaresiz değiliz.
o'nun bize bıraktığı bu eşsiz mirasa ebediyyen sahip çıkmak bizim için en büyük vazife ve gurur olacaktır, olmalıdır...

büyük ölülere matem gerekmez.
82 yıl önce bugün kimi kaybettiğimizi, o'nun nasıl biri olduğunu iyi anlayalım, o'nun izinden ayrılmayalım yeter...

rahat uyu büyük atatürk...
görsel
güncel Önemli Başlıklar