bugün

ekrem imamoğlu

genç ve dinamik olmasına rağmen partisinin örümcek kafa yapısından ayrılmayan istanbul büyükşehir belediye başkanı.

oyumu tabi ki bu şahsa vermedim ama genç olduğu için ve istanbul gibi şakası olmayan bir şehrin başına geldiği için bir umutta yok değildi. sonuçta ha chap'li ha akp'li, bizim için yani istanbul halkı için çalıştıkları zaman bu noktada bir fark yoktur.
konuya gelecek olursak maalesef oda beklendiği gibi birebir chap parti kafası ile çalış(m)ıyor. keşke istanbul'luları şaşırtsaydı. hizmetlere itirazlar hemen başladı. dün konu ile alakasız bir yutup videosu açtım biliyorsunuz ilk önce hemen bir reklam veriliyor. bu çıktı. ulan dur dedim dinleyeceğim. kürsüde konuşma yapıyor. yanlış hatırlamıyorsam arkasında kanal istanbul çalıştayı logosu görmüştüm birazdan arar bulurum. aynen şu cümleleri söyledi:

"allah aşkına, kanal istanbul gibi bir projenin bizim çocuklarımıza, bizim torunlarımıza nasıl bir faydası dokunabilir. hiç bunu düşündünüz mü. sizlere soruyorum"

yani şöyle bir geri çekilip baktığınız zaman insan şaşırıyor. bu düşmanlık neden. kime düşmansın. halka mı akp'ye mi. mesele nedir. düşünün ki bir mesele var ve sen devleti karşına alıp buna "hayır" diyorsun. devleti karşına alıyorsun yani milleti. böyle bir duruş adamı ya vezir yapar yada rezil. o zaman buradan şöyle bir sonuç çıkıyor. devlet insanların canına malına kast eden bir proje yapıyor. istanbul'a, türkiye'ye hatta insanlığa hiçbir katkısı faydası olmayan, üstüne üstlük faydası olmadığı gibi insanların canını da tehlikeye atan bir proje. yani buna hakikaten çocuk inanmaz. bana çok komik geliyor. düşünsenize çok değerli olan mesainizi "kanala hayır" konuşmalarıyla, söylemleriyle, oturumlarıyla, canlı yayınlarıyla harcıyorsunuz. bu nasıl bir zihniyettir ben anlayamıyorum.

on yıllarca ülkenin ve milletin hayrına hiçbir fikir üretmeyip sadece Türkiye'nin tökezlemesini hatta yere serilmesini ummak nasıl bir istektir. bu nasıl bir partidir bu nasıl bir liderliktir. chap her dönemde her devirde neden bu aykırılığı yapmak zorunda anlam veremiyorum. demokrasi ile yönetilen her ülkede en az bir tane muhalefet partisi var. ama hiçbirisi ulusal meselelerde ve bunun gibi ülkesine her şekilde değer katacak milletine kolaylık sağlayacak durumlarda o anki hükümetin önüne taş koymuyorlar. yani öyle bir şey ki ellere fırsat kalmadan biz zaten kendi içimizde birbirimizi yiyip onların yapması gerekenleri en iyi şekilde yapıyoruz. yazık bu kadar efora, mesaiye. böyle durumlarda kaybedecek olan her zaman biz olacağız. türkiye olacak. sevinecek olanları biliyoruz zaten.