bugün

this boy s life

Sözlükten bir yazarın tavsiyesi üzerine izledim bugün.
Babası tarafından terk edilen bir çocuğun (leonardo dicaprio) ve onun annesinin imkansızlıklar nedeniyle oradan oraya sürüklendiği bir vaziyetteyken annenin dwight (robert de niro) ile tanışmasıyla başlıyor hikaye.

--spoiler--
Bizim leonardio o dönemler tam bir velet. Kendi ismi olan toby yerine sevdiği yazarın (jack london) ismiyle çağrılmayı tercih ediyor. Palavracı, asi, badboy gibi pozlar kesen ergenin teki. Dwight (de niro) abimiz cici baba olarak bunun yanına gelince serseriliğin kaç bucak olduğunu görüyor tabii. Dwight bunu adam eder diyip seviyorsun ilk başta de niroyu. Jack'i izci kampına yollamalar, postacılığa çalışmaya göndermeler, saçını kestirmeler, sivri tavırlarına tepki koymalar vs.
Meğer sonra anlıyorsun ki dwight dar görüşlü, kendi yaşamının çizdiği çerçevenin dışına çıkamayan hafifçe de hödük bir tip. Jack'in dişini tırnağına takıp kazandığı aylığa 'korumak' bahanesiyle el koyup sonra da keyfine göre cukkalamasıyla nefretleri üstüne çekmeye başlıyor.
Bu gidişattan sonra ne oluyor peki? Ağzına sıçılan jack kendini okumaya veriyor, burs kazanıyor. Dwight ise jack'in kasabayı terk edip özel okullarda okuması fikrini, kendinden daha iyi standartlarda yaşaması fikrini, hazmedemiyor.
Final? Jack de, dwight'in zorbalıklarından bıkan anne de evi terk ediyor ve kendi özgürlüklerinin peşinden gidiyorlar.
--spoiler--

Konu dönemin ruhunu yansıtıyor, özgürlük temalı, oyunculuklar başarılı, puanını hak eden bir yapım.

Not: tobey maguire'yi filmde görmek hoş oldu. Örümcek adamın ilk filminden 9 sene önceki halini görüyoruz bu yapımda. Çok genç lan. Serserilik de yakışıyor sana tobey.