bugün

girit

kızıl elma'm, medeniyetin beşiği kritimu...
görsel

akdeniz'in 5. büyük adası.
bugünkü nüfusu 700 bin civarında. lakin bugün "giritli" diye bir kavram var ki dünyadaki giritlileri sayacak olursak çok daha kalabalığız...

sadece türkiye'de girit nüfusu kadar giritli var.

bunun dışında lübnan, suriye, kıbrıs ve libya'daki giritlilerin sayısı da yaklaşık 300 bin civarındadır.

atalarımız bu topraklardan zorla koparıldı.
dedem mübadele esnasında 2 küçük kardeşini kaybetmiş, birisi gemide, diğeri karantina'da(izmir) vefat etmiş.

"körolası güljemal" derdi dedem...
gülcemal, işte girit'ten mübadilleri taşıyan, izmir'e getiren vapur...
görsel

1999 senesinde "ahhh kritimu, ahh kritumu" diyerek vefat etti dedem.
girit'ten gelen pek çok mübadilin de aynı şekilde vefat ettiğini duydum.
biz her ne kadar mübadelenin 3. kuşak insanları olsak da, işte atalarımızın çektiği bu acılar yüzünden girit bizim kızıl elmamızdır...

bugün girit'teki yunanistan vatandaşlarının çoğu kendilerini "yunan" olarak tanımlamıyor.
girit'te ciddi anlamda bir ayrılık hareketi var.

zaten bugünkü girit nüfusunu yunanistan yıllar boyunca asimilasyona tabi tuttu.
öyle ki mübadele esnasında türkiye'ye göç ettirilen müslüman giritliler(giritli türkler)'den boşalan yerlere anadolu'dan gelen rumlar yerleştirildi.
lakin anadolu'dan gelen rum nüfusu, girit'ten türkiye'ye göç eden giritlilerden çok daha azdı.

buna karşılık girit'in yerli halkı, mübadil rumlardan kat be kat fazlaydı, ayrıca girit'e mahsus bir dil olan kritiko'yu konuşurlardı.

kritiko, yunanca'nın bir lehçesi olarak gösterilse de, o dönem kritiko konuşan bir giritli ile, yunanca/rumca(elenika) konuşan bir rum'un anlaşması neredeyse imkansızdı.

çünkü kritiko içinde yunanca, arapça, türkçe, arnavutça, berberi dilleri, italyanca ve hatta farsça kelimeler bulunduran özel ve lokal bir dildir.

işte yunanistan 1898'den beri girit'te bu kritiko dilini yok etmek için titiz bir asimilasyon politikası sürdürmektedir. bügün geldiğimiz noktada bu asimilasyon politikasında da bir hayli başarılı olmuştur.

"1897 osmanlı yunanistan savaşı" ingiltere himayesinde, osmanlı ve yunanistan arasında imzalanan istanbul antlaşması ile girit özerk bir hale gelmişti.
girit adasına hristiyan vali atanmasıyla beraber yunanistan'dan girit'e göçler başladı.

adada hristiyan nüfus, müslüman nüfustan fazlaydı.
adanın 2/3'ü hristiyandı.
lakin hristiyan giritlilerin büyük çoğunluğu kendini yunan/rum değil, "giritli" olarak tanımlıyordu.
keza girit'teki müslümanlar da kendilerini aynı şekilde giritli olarak tanımlamaktaydı.
yani hristiyan giritliler ve müslüman giritliler arasında sadece din farklılığı vardı, herhangi bir düşmanlık, anlaşmazlık bulunmamaktaydı.
bu da yunanistan'ın girit politikasına aykırı bir durumdu, bu yüzden yunanistan anakarasından girit'e sistemli göçler başladı.
girit'in demografik yapısı değiştirildi.
girit özerk bir bölge olmasına ve hala osmanlıya bağlı olmasına rağmen, yunanistan'dan gelen ve vali olarak atanan prens otto tarafından kandiye'deki girit valilik binasına yunanistan bayrağı çekildi.

1910 yılında girit meclisi "yunanistan ile birleşme kararı" aldı.

osmanlı ise buna tepkisini ancak protesto ederek gösterebildi.
hatta "girit ile ilgili haberlere yayın yasağı" getirerek girit'in bağıra bağıra elimizden çıkmasına göz yumuldu.
ve bu süreç binlerce türkün canı ile ve akdeniz'in kalbi girit'in 1913'te elimizden çıkması ile sonuçlandı.

1923 yılında başlayan mübadele ile birlikte girit adasındaki giritliler yalnız kalmışlar ve yunanistan'dan gelenler ve anadolu'dan gelenler karşısında azınlık durumuna düşmüşlerdi.

girit dili'nin yok edilmesi operasyonuna bu süreç sonrası hız verildi.
giritliler bu durumdan memnun değildi tabi.
işte bu yüzden 1941 yılında 2. dünya savaşında almanların girit'i almak için yaptıkları mercury operasyonu giritliler için yunanistan'dan kurtulma umudu olmuştu.
almanlar da derslerini iyi çalışmışlar, iyi istihbarat yapmışlardı.
giritlilerin yunanistan rahatsızlığından faydalandılar.

hatta giritliler bu umutla "Girit halk kurtuluş ordusu" adlı bir örgüt kurdu, örgüt hem alman işgaline direndi, hem de yunanistan'dan ayrılma umutlarını diri tuttu.

fakat 2. dünya savaşının bitmesi ile yeniden yunanistan hakimiyetine giren girit'te yunanistan'ın asimilasyon politikası kaldığı yerden devam etti.

lakin girit insanının en temel özelliği "inatçı" olmasıdır.

yunanistan 100 yılı aşkın bir süredir ne yaptıysa da giritlileri "yunan" yapamamış, giritliler, kendilerini "yunan" olarak tanımlamamış, hep giritli kalmışlardır.

yunanistan'ın girit'i sürekli asimilasyon çabasının kökeni ise binlerce yıllık bir geçmişe dayanıyor.
yazının başında da belirttiğimiz üzre girit medeniyetin beşiği.
yunanların asıl meselesi işte bu.
girit'i kendi kültürlerinin ve tarihlerinin bir parçası olarak göstermek istiyorlar ve bu yüzden girit'e sürekli bir asimilasyon uyguluyorlar.
girit ise eline geçen her fırsatta yunanistan'dan farklı hareket ediyor.
örneğin, pers istilasında yunan şehir devletlerinin perslere karşı kurdukları delos birliğine girit dahil olmamıştı.
bunda da kendilerince haklı sebepleri vardı.
mitolojideki truva savaşlarında da giritliler tarafsız olmayı seçmişlerdi, lakin girit o dönem akaların istilası altındaydı, truva savaşları boyunca agamemnon girit'i sürekli sömürdü, giritliler bunu unutmamış olacaklar ki, pers istilasında delos birliğine katılmayıp tarafsız kaldılar...

zaten girit'in yunanistan'dan her şeyi farklı.
kültürü, tarihi, müziği, yemekleri...
rakısı bile yunan rakısından farklı.
kısacası girit kültürü'nün, kara yunanistanı ile hemen hemen hiç alakası yok.

bugün giritliler sosyal medya platformlarında örgütlenmekte, giritliliklerini ön plana çıkarıp bir ayrılıkçı hareket olarak her geçen gün büyümektedirler.

bunlardan birkaç örnek vereyim;
görsel
görsel
görsel

tabi bunlar sadece sosyal medyada sınırlı değil.
giritliler fırsat buldukça televizyonda da propaganda yapıyorlar.
görsel

ayrıca girit ayrılıkçı hareketini eyleme de döküyorlar.
2010 yılında kandiye'deki girit valilik binasına girit bayrağı çekildi ve kapısına bildiri asıldı.

yine 2012 yılında ofi crete takımının maçında stadyumda büyük bir girit bayrağı açıldı.
görsel

girit fevkalade turizm gelirine sahip bir ada.
bunun yanında tarım anlamında da hem kendi kendine yetebiliyor, hem de hatırı sayılır bir ihracat yapıyor.
hatta girit yunanistan'ın en zengin bölgesi.
bu sebeple giritliler gelirlerini yunanistan anakarası ile paylaşmak istemiyor.
bu ayrılıkçı hareket de zaten bu ekonomik sebeplerle 2009 yunanistan krizinde daha fazla ön plana çıktı.

peki bizim herhangi bir politikamız var mı bununla ilgili?
tabi ki yok.
fakat 2017 yılında Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri Ümit Yalım bir açıklama yaparak, Lozan anlaşmasıyla Girit Adası'nın sadece dörtte birinin Yunanistan'a ait olduğu tezini ortaya atmıştır.

--alıntı--
Yalım, "Girit Adasının hukuki statüsünü belirleyen uluslararası antlaşmalar ve uluslararası hukuka göre Girit Adası’nın dörtte üçü ve adanın etrafındaki ada, adacık ve kayalıklar, Osmanlı Devleti’nin küllî halefi olarak Türkiye Cumhuriyeti’ne aittir" dedi.
https://odatv.com/girit-t...i-basladi-0712171200.html
--alıntı--

dikkate değer bir konu. ama bunu gündemden düşürmemek, gündemde tutmak gerekir ki bu hususta en önemli görev türkiye'nin pek çok yerinde bulunan giritliler dernekleri ve lozan mübadilleri derneklerine düşmektedir.

girit nedir? giritli olmak nedir?

"Hasanaki, 1923’te Hanya’dan vapura, kesime giden kasaplık hayvan gibi bindiğinde, onu ağlayarak uğurlayan sevdiği ve sevildiği kadın Marigo’dan başkası değildir...

işte giritli olmak budur...

yani tam olarak şu;
https://www.youtube.com/watch?v=ODmXvj9TLGc

#tarih
#coğrafya