bugün

richard dawkins

http://richarddawkins.net...-of-Ex-Muslims-of-Britain

adnan oktar'ın "yaratılış atlası" kitabı üstüne yaptığı konuşma linkten izlenebilir. dawkins'in oktar üstüne bi iki esprisi var ama buraya yazamıyorum. burası da kapanır.

yine de konuşma içinde iki tane önemli şeyden daha bahsediyor.

birincisi harvard'da (sanırım orasıydı) ve bi tane daha kaliteli bi üniversitede eğitim almış bi bilimadamından bahsediyordu. bu bilimadamı bi gün eve gelmiş ve bu üniversitelerde aldığı eğitimin incil'de anlatılan hangi kısımlarla çeliştiğini görmek istemiş. eline bi makas almış ve incil'deki bilimdışı yerleri kesmeye başlamış. iş bittiğinde elinde incil'den bi iki sayfadan başka bi şey kalmamış. o anı sonradan anlatırken şöyle demiş: "işte o an çöpe atıverdim"

incil'i değil ama.. bilimi. bakmış bilim incil'le neredeyse hiç uyuşmuyor, o zaman artık bilimadamı değilim ben ve bundan sonra dinim ne diyorsa sadece o bana yol gösterecek demiş.

dawkins bu hikayeden sonra ekliyor. işte bu derece yoğun telkin ve inancın, iki kaliteli üniversitede bilimsel eğitim almış bi insana bile yaptırdığı şeyi gördükten sonra kendimi o kadar güçsüz hissediyorum ki.. bilimsel gerçeklerin dinin ileri sürdüklerini çürüttüklerini kanıtlasak bile dine inanan insanların çoğu inançlarından vazgeçmeyecekler. çünkü telkin bi insanı hiç kıramayacağı sabit fikirlere mahkum ediyor.

bizim memlekette de mantığa uygun olmayan dini hükümler karşısında inananların "ben anlamasam da bi hikmet vardır, zaten inanç mantıkla kavranmaz" savunması benzer örnek olarak verilebilir.

sonuç, din (ve aslında son günlerde örneklendiği üstüne, inanç ile kabullenilmiş hiç bi fikir - burada ulusalcılıktan bahsediyorum) üstüne tartışarak hiç bi savunurunun fikirlerini değiştirmek mümkün değildir.

umudumuz yeni nesillerin daha bilimsel metodlara meyledecek şekilde yetişmelerinde.