bugün

hafız ı sirazi

1324-1391 yılları arasında yaşamış iran’ın şiraz şehrinde doğmuş ve asıl adı şemsettin muhammed dir. zor bir hayatı olan hafız erken yaşlarda babasını kaybeder ve bir fırında çıraklık yapar. hikayeye göre ekmek götürdüğü evlerden birinde, bir zenginin kızına aşık olur. ve o ünlü gazellerini yazmaya başlar.

mektubun leyladan başka gidecek kimi var
ya leylaya gider ya leyladan gelir.

ne gazeller ama. şiirler ardı ardına dilden dile dolaşmaya başlar. kulaktan kulağa halk arasında kimin olduğu bilinmeden hafız gazelleri dolaşır durur. hem fakir hemde yakışıklı olmayan hafız ın bu garip haline acıyan biri birgün, bir ermişin türbesini tarif eder. orda kırk gece dua edenin dileği kabul edilir git orda dua et der. biçare hafız gider kırk gece dua eder ve efsaneye göre kırkıncı gece cebrail gelir. hafız a dileğini sorar. cebrail in heybetinden korkan hafız allah allah der. kızın adını unutuverir. cebrail de onu bir üstada gönderir ve hafız ın tekamülü böylece başlar.

şeriat, tasavvuf ve edebiyat konularında kendisini yetiştirmiş bir alimdir. keskin zekası, okuduğu gazellerle herkesi hayrete düşüren kişiliğiyle toplumları etkilemeyi başarmış olan hafız, iran sınırlarını aşan bir üne sahiptir.
çok meşhur diğer bir hikayeye göre halkı ağır vergilere bağlayan timur hafız ın ününü duymuştur. ve yazdığı şu beyit için azarlar hafız ı.

“eger ân turkî-i şîrâzî be-dest âred dil-i mârâ
be-hâl-e hindûyeş bahşem semerkand û buhârârâ”

anlamı:o şirazlı türk (güzel) bize iltifat eder, gönlümüzü alır, aşkımızı kabul eylerse
onun siyah benine semerkand’i de bağışlarız, buhara’yı da”

timur: semerkand ve buhara gibi gözbebeğimiz iki kentimizi bir güzelin kara benine nasıl feda edersin be adam? der.

hafız üzerindeki yırtık pırtık giysileri işaret eder ve şöyle cevaplar:

-zaten vere vere bu hale düştüm sultanım!

hafız ın bu sözü timur un çok hoşuna gider ve hafız ı vergiden bağışlar.

hafız’dan etkilenen alman şairi goethe west-östlicher divan (batı-doğu divanı) adlı eseri kaleme almış. şairimiz yahya kemal beyatlı ise rind’lerin ölümü şiirinde hafız’dan bahseder. ders arkadaşı olan seyid kasım envar tarafından kitap haline getirilmiş ahûy-i vahşî adındaki mesnevisi ve dîvanı, hafız’ın onun en büyük eserleri sayılır. farsçayı mükemmel bir ustalıkla kullanarak şiirlerinin başka dillere çevrilmesini bizzat kendisinin imkânsızlaştırdığı da söylenir. dilimizdeki en güzel abdülbaki gökpınarlı çevirisinden bir örnek.

ey bülbül benimle yoldaş olmak niyetindeysen
bana dost olmak hevesini güdüyorsan ağla, inle
ikimizde aşıkız işimiz ağlayıp inleme.

sevgilinin saçlarından esip gelen rüzgarların
estiği yerde artık tatar diyarındaki nafelerden bahsedilir mi?

şarabı sun da riya elbisesini boyayalım
çünkü adımız ayık ama gurur kadehinin sarhoşlarıyız.

zülfüne tutulmayı düşünmek her ham kişinin harcı değil
zincirlere bağlanıp yürümek ayyarlık yoludur.

aşkı meydana getiren gizli ve latif birşeydir.
onun adı ne lal dudaktır, ne yeni terlemiş bıyık sakal.

kişinin güzelliği gözle saçla yanakla benle olmaz.
gönül elde etmede binlerce nükte var.

hakikat kalenderleri hünersiz kişinin giydiği
atlas kaftanı yarım arpaya bile almazlar.

eşiğine ulaşmak müşkül. evet
ululuk göğüne çıkmak güç bir iş.

seher çağı gözünün vuslata işaret ettiğini rüyada görüyorduk
ne güzeldir uyanıklıktan yeğ olan öyle bir uyku.

hafız sevgilinin gönlünü ağlayıp inlemenle incitme. yeter artık
ebedi kurtuluş kimseyi incitmemektir.