bugün

pragmatizm

PRAGMATiZM
John Stuart Mill ile ilk olarak ingiltere’de ortaya çıkan Pragmatizm, 19. yüzyıl sonlarında Amerika Birleşik Devletleri’nde kısa sürede kabul görmüş ve etkisini her bilim dalında hissettirmiştir. Kurucuları ve temsilcileri arasında Charles S. Pierce, aynı zamanda psikoloji'de işlevselcilik akımının da temsilcileri olan Williams James ve John Dewey vardır. 1870’lerin başında, Charles Sanders Peirce (1839-1914) tarafından bir "felsefe yapma yöntemi" olarak geliştirilmiştir. 1898’de William James pragmatizmi bir "hakikat kuramı" olarak yeniden formüle etmiştir, daha sonraları da John Dewey (1859-1952) ve Schiller (1867-1934) genişletmişlerdir.
Bu akım Amerika'nın popüler kültüründen etkilenmiş ve pek çok ekonomik sistem tarafından desteklenmiştir. Özellikle liberalizm ve temsilcisi Stuart Mill pragmatizmi desteklemiştir. Bu akıma göre bilginin tek ölçütü yarardır. Eğer akılla, deneyle, sezgiyle ya da din ve bilimle elde edilen bilgiler yararlıysa doğru kabul edilir. Yarar sağlayan birden fazla etken olduğu için bu filozoflar plüralist yani çokçu filozoflardır. Pragmatizm, pratik değerin, yani başarının hakikatin ölçütü olduğunu öne süren bir tür deneyci felsefedir. Buna göre, örneğin doğal ya da toplumsal bilimlerde, pratik yarar ve uygulamalar sağlamayan bir kuram ya da yasanın doğruluğu kabul edilemez. Uygulamada ortaya çıkacak yarar esastır. Bir din eğer hala bir yarar sağlıyorsa hakikat olarak kabul edilebilir. Pragmatizm oldukça köklü ve özgün bir felsefi akım olup, “yararcılık” veya “faydacılık” diye kolayca özetlenemez. Pragmatizmi temel olarak bir anlam, araştırma, gerçek, ve etik kuramı olarak tanımlayabiliriz.
Pragmatistlere göre bir düşünce, yaşamımız için elverişli olduğu sürece “doğrudur”. iyidir yerine doğrudur diyebiliriz; çünkü bu iki kavram bu akımda birbirinin aynıdır. ‘Doğru’ sözcüğü inanç alanında iyi olduğunu ispat eden her şeyin adıdır. Doğru olan, belirli sebepler ölçüsünde aynı zamanda iyidir. inanılması bizim için daha iyi olan şeye inanmak zorundayız. Şu halde, bizim için daha iyi olan ile bizim için daha doğru olan arasında hiçbir başkalık yoktur. Pragmatizm doğruyla iyiyi birleştirmektedir. Yani Erdem, yaşayışımız için elverişli olduğu sürece, pratik fayda sağladığı hallerde doğrudur. Her şey pratik fayda ölçüsüne vurulmalıdır. Her şey pratik faydaya göre değerlendirilmelidir.
Pragmatistlere doğru düşünce pratikte doğrulanabilen düşüncedir. Bir düşünce kafamızda dururken doğru olamaz. Ancak doğru hale gelebilir, olaylar yüzünden doğrulaşır. Onun gerçekliği geçer hale girmesiyle olur. Benim için bir şey herhangi bir zaman için faydalı olabilir, ama başka bir zaman o şey faydalı olmayabilir. Pragmatistler dünyanın nesnel gerçekliğine gözlerini kapamışlardır. Gerçekler, kendi yararımıza bağlı özneldir.
Pragmatizm işe Descartes’ın radikal kuşku ilkesiyle düşünen benliğin kendisinden yana kesinliğini modern felsefenin sağlam, sarsılmaz temeli yapma programına yönelik eleştiriyle başlar. Ve Kartezyen kuşkunun anlamını, çok daha temel bir şüphe adına ve bilgiyi gerçek problem durumlarında temellendirmek için sorgular. Buna göre, kuşku duyan benlik düşüncesinin yerine, eylemle ilgili gerçek problemlerin üstesinden gelmek adına hakikati keşfetme amacına dayalı bir araştırma düşüncesini geçiren pragmatizmde, gerçek şüphe, teoride değil de, eylemde ortaya çıkar. Başka bir deyişle, pragmatizmde dünyaya ilişkin her algı ve dünya üzerinde sergilenen her eylem apaçık koşullara ve başarılı alışkanlıklara beslenen gayri düşünümsel inançla temellenir. Bununla birlikte, söz konusu alışılmış, bildik eylem tarzları, pragmatizmin refleksif olmayan beklentilerin yıkılışından sorumlu olduğunu düşündüğü dış dünyanın mukavemetiyle karşılaşır.
Bu noktada ortaya çıkan gerçek kuşku faili çözüme, yeni bir bağlamın yaratılmasına veya inşasına götüren yolları açar. Pragmatist yaklaşıma göre, algı işte bu düzeyde gerçekliğin yeni görünümlerini yakalamak, onun farklı boyutlarına nüfuz etmek durumundadır; eyleminse kendisini dünyanın diğer unsurlarına bağlaması, kendi yapısını yeni baştan düzenlemesi gerekir. Söz konusu yeni baştan inşa süreci, pragmatizme göre, teoriyle pratiği bir araya getiren failin yaratıcı başarısını ifade eder. Buna göre, fail algıdaki bir değişme yoluyla farklı bir biçimde eylemeyi başarabilirse, dünyaya yeni bir şey, daha sonra kurumsallaşıp, gayri düşünümsel bir davranış tarzı, bir rutin haline gelebilen yeni bir eylem tarzı eklenmiş olur. Pragmatizmin şu halde, en önemli yeniliği ve farklılığı, bütün insan eylemlerini düşünümsel olmayan eylem alışkanlıklarıyla yaratıcı başarılar arasındaki karşıtlık yönünden ele alan bakış açısında yatar.
Pragmatizm, bir düşünce ve davranışın, bireylere veya birimlere yarar ve çıkar sağladığı, dünyevi heves ve hedeflere ulaştırdığı ölçüde "doğru ve değerli" sayıldığı; sınırları çizilemediğinde insanlığın zararına olan ama faydacı kabul edilen bencil bir felsefedir. Her türlü girişim ve gelişmenin peşin ve pratik getirisini, hayatın ve hakikatin ölçüsü kabul eder. Manevi ve ahlaki değerleri ve ahiret düşüncesini "avuntu" olarak görür.
Felsefenin bütün görevi, bu dünya formülü ya da şu dünya formülünün doğru olmasının hayatımızın belli anlarında üzerimizde ne gibi bir ayrım doğuracağını anlamak olmalıdır. Pragmatik metod, her şeyden önce, başka türlü son verilemeyecek olan metafizik tartışmaların yatıştırılması metodudur.
Dünya tek midir, çok mu? Kadere mi bağlıdır, yoksa hür müdür? Madde midir, ruh mu? işte birtakım kavramlar ki dünya için doğru olmaları da kabildir, olmamaları da. Bu çeşit kavramlar üstündeki tartışmaların sonu gelmez. Böyle hallerde pragmatik metod, her kavrama, kendisinden değer verilebilecek pratik sonuçlar çıkarmak suretiyle yorumlamaya çalışır. Bu kavram, öteki kavramdan daha doğru olsaydı, herhangi bir kimse için pratik bakımdan ne gibi bir ayrılık doğacaktı?
Çıkarılan sonuçlarda pratik hiçbir ayrılık yoksa, her iki düşünce de, pratik bakımdan, aynı şeye karşılık olmaktadır. Şu halde tartışma yersizdir. Tartışma yerindeyse, bunun ya da ötekinin doğruluğu halinde pratik bir ayrılığı görebilmemiz gerekir. Bunun, kabacası şu demektir: Dünya madde olsa ne olacak, ruh olsa ne olacak? Biri ya da öteki olması pratik bir fayda sağlıyorsa o zaman başımızın üstünde yeri var.
Pragmacılara göre bir düşünce, yaşayışımız için elverişli olduğu sürece doğrudur. iyidir yerine doğrudur diyebiliriz, çünkü bu iki kavram birbirinin aynıdır. Doğru sözcüğü, inanç alanında iyi olduğunu ispat eden her şeyin adıdır. Doğru olan, belirli sebepler dolayısıyla aynı zamanda iyidir. Bizim için neye inanmak daha iyi olurdu dersek, bu söz şu anlama gelir: Neye inanmak zorundayız? Bu sorunun karşılığı şudur: inanılması bizim için daha iyi olan şeye inanmak zorundayız. Şu halde, bizim için daha iyi olanla, bizim için daha doğru olan arasında hiçbir başkalık yoktur.