bugün

jean jacques rousseau

GiRiŞ:

Sosyal, siyasi, hukuki, vs. alanlarda meydana gelen gelişmelerin uzun bir tarihi geçmişe sahip oldukları herkesçe bilinen bir gerçektir.
18. yüzyıla kadar felsefe salt doktrin ve ilim alanında kalmış, halkla temasa geçmemiş, toplum olaylarına karışmamış görünüyor. Halbuki bu yüzyıldan itibaren, Dünya olaylarına karışmış, fikirleri idare etmiş ve toplumu değiştirmeye yönelmiştir. 18. Yüzyılın "aydınlık çağı" olarak adlandırılması, felsefenin verilerinin; eskisi gibi sadece filozofların kafasında kalmayıp, bütün bir topluma ve onu meydana getiren fertlere malolmuş olmasının sonucudur.
Fransız ihtilali 18. yüzyılın başat vakasıdır ve bugün bile hızı tükenmiş denilemez. Zihni hazırlığı üç kuşak sürmüş ve bütün önemli yönleri eleştirel araştırma ve incelemelere konu olmuştur. Tartışmaların etkisi milli sınırlar gözetilmekten ziyade insani ölçülerde yoğunluk kazanarak yürümüştür ve Fransa'nın akıl çağında entellektüel önderliğinin tanınması, bu ülkenin siyasi önderliğinin kaynağı sayılmıştır; çünkü dünya üzerinde ilerici ve demokratik güçler kendilerini Fransız hürriyeti davasıyla özdeşleştirmişlerdir.
Eğer akıl çağı politik anlamda ihtilal Çağı ile sona ermişse, bunun kabahati filozofların ve risale yazarlarının değil yumuşak reformlara inatla direnip köktenci ihtilali kaçınılmaz kılan geleneksel güçlerindir. Voltaire ve Montesquieu yukarı sınıfların liberal muhafazakârlarıydı ve onların amacı ihtilali kışkırtmaktan ziyade önlemekti ve sosyal anlamda bir ihtilal onların düşüncelerine uzaktı. Hayran oldukları ingiltere, müreffeh ve gözüpek aristokrasi hâkimiyetindeydi. Karar yetkisi az sayıda insana verilmişti ve Parlamanto öncelikle toprak sahibi sınıfın menfaatlerini temsil ediyordu. ingiliz orta sınıfının tanınması 1832'de Montesquieu ve Voltaire'in ingiltere'yi ziyaretlerinden yüz yıl sonra gündeme geldi ve halk demokrasisinin kabulü daha da sonra belirdi.
Fransa'da bütün 18. yüzyıl zaman ve felaket arasındaki yarıştı. Yüzyılın ilk yarısı boyunca mevcut kurumların eleştirisi kilise ve devlete karşı daha açıkça yöneltilmişti, gerçi birkez ruhbanlık otoritesi sarsıldı mı (sarsılmıştı) siyasi otoritenin ne olacağı tartışma alanına girmek zorundaydı. Çağın sosyal merkezleri, filozofların parlak zekalarının güzel kadınlarla ve aylak aristokratların şüpheci kayıtsızlıklarıyla harman edildiği kibar Paris salonlarıydı. Henüz halktan sözedilmiyordu; Voltaire onlardan da la canaille (ayak takımı) diye bahsediyor ve aydınlanmanın pek az değil, pek çok önderi efendisiz hizmetçiler, işçiler ve köylüler olarak karşılarına çıkan yığınlara aynı duygularla yaklaşıyorlardı.
18. yüzyılın ikinci yarısında siyasi eleştiri ve felsefi ifade daha cesur ve açık hala geldi. Bu çağın anıtı, Diderot tarafından yönetilen ve dönemin önde gelen isimleri d'Alembert, Holbach, Helvetius, Turgot, Haller Morellet, Quesnay ve başlangıçta Voltaire ve Montesquieu'nün de katkıda bulunduğu Encyclopédie' dir. Ansiklopedistlerin inancı, insancı, akılcı ve bilimseldi: Tabiat ve toplumun anlaşılmaz ve keyfi kader veya ilahi inaçla değil, zihnen kavranabilir akli düzenle yönetildiğine ve insanın artan bilgisinin mutluluğu ve ilerlemesi için en iyi rehber olduğuna inanıyorlardı.
Yeni düşünceleri ve parlaklıklarına rağmen Aydınlanma'nın rasyonel bakış açısı gelenekseldi. Yunanistan'dan çıkan bu gelenek, rakibi olan kilise ve din dogmalarından daha eskidir. Aydınlanmanın tarihi başarısı aklın imkanlarını keşfetmede değil, dönemin hakim sınıfının büyük bir kısmını kendi (aydınlanma) hedefine döndürmesinden ibarettir. Bu rasyonalizm çağında duygu ve heyecana yer vardı ama bunlar aklın önceliğinin yedeğine alınmış ve biçim ve ifade bakımından şekillendirilmişlerdi. ilk hücum edilecek olan, şu düşünce veya bu felsefe değil, geleneksel medeniyetin asıl temelleri olmalıydı; böyle bir hücumun da bu medeniyete dahil olmayan biri tarafından yapılması gerekti: Jean Jaques Rousseau (1712- 1778)
Roussaeu'nun görüşleri şu sebepler dolayısıyla incelenmelidir:
Birincisi: 1789 Fransız ihtilaline ve onunla birlikte önce Fransa'da, daha sonra bütün Avrupa'da gerçekleştirilen demokrasiye, Rousseau'nun etkisi çok büyük olmuştur.
ikincisi: Rousseau kadar üzerinde, olumlu veya olumsuz söz sarfedilen düşünürlerin sayısı çok değildir. Demokrasi veya demokratik ve liberal gelişmeler hakkında yazan ve düşünen herkes ona çağdaşlarından çok daha fazla önem ve yer vermişlerdir.
Rousseau'nun, Sosyal sözleşme'de "doğal hal" için tutkusunu yeniden dile getirdiğinde Voltaire şöyle der: " Bir maymun insana ne kadar benziyorsa, Roussaue da filozofa o kadar benziyor; Diogenes'in kudurmuş köpeğidir o! " Bununla beraber Voltaire, o kitabı mahkum ettirip yaktıran isviçre makamlarına -ünlü ilkesine bağlı kalarak- saldırmış ve Rousseau'ya da şöyle yazmıştı: "Söylediklerinizin hiçbirinde sizinle aynı düşüncede değilim; ancak onları söyleme hakkınızı ölünceye değin savunacağım." Reformu isteyenler Voltaire'i izlerken, devrimcilerin kulağı Rousseau'daydı. Voltaire 1789'a kadar Fransız Devrimi'ne katkıda bulundu. Ne var ki 1789'dan sonra, onun siyasal etkisinin yerine Rousseau'nunki geçti. Devrimcilerin kutsal kitabı Sosyal Sözleşme oldu.

A - J.JAQUES ROUSSEAU VE DEMOKRATiK GÖRÜŞLERiNiN ANAHATLARI:
güncel Önemli Başlıklar