bugün

rüya içinde rüya

güneşe hasret ilkbaharlar gibi hasret kaldık bir şeylere. belki bize uzanabilecek, içten, sıcak ve yumuşak bir ele. belki de yüzümüzün tam ortasında patlayacak sert bir yumruğa.
hasret kaldık işte.

hasretliğimiz özlemlerimizi dindirmeye yetmedi. ve insanlık, bizim gibi aynı soruyu soramadı:

" çok isteyince oluyordu hani? "

soramadığı için de hasretliklerini hiçbir zaman bilemediler. bilemedikleri için de eksikliklerinin farkına varamadılar. oysa biz, oysa sen...
eksikliklerinin, eksikliklerimin derdine düştüğünde kendini kendinden çıkardın. beni benden çıkardın.

ortada, koca bir sıfır kaldı. yarısı sana, yarısı da bana ait olan. topladık. çarptık. böldük. tüm matematiksel işlemleri denedik üzerimizde. yine de, iki koca sıfır olan biz, tek bir, bir olamadık.

sonra, birbirinin içerisine gömülü onlarca rüyaya böldük kabuslarımızı. uyku evimiz oldu. rüya ise yatağımız. karanlık gecelerde sırtüstü uzanıp, tanrı'yı düşledik.
düşlerimiz yalan oldu bu kez. yalanlarımız düş. ve her şey birbirine girdi. rüyalarımız gibi...