bugün

cevizli sucuk

1960 yılında, erciş'te maviköşe bakkaliyesi'nde, bir çocuğun 25 kuruşa aldığıyla doyabildiğinin anlatıldığı tatlı nesne;

o dönemde, o diyarda, filesini eve taşırken cevizli sucuk kemirmenin, yükünü hafiflettiğine inanan çocuklar yaşardı, bunlardan biri geçende bir baktı ki, bu diyarda bu zamanda da böyle çocuklar var. ne güzel, dedi kendine kendine, eskinin çocuğu şimdinin büyüğü olan insan, sanki zamanı elinin, dilinin ucunda hisseti gibi; sanki çocuklar aynıydı, sucuklar aynıydı, sanki zaman durmuştu; oysa ayın arka yüzü diyordu ki, sucuklar ve çocuklar zamanın durduğunun değil, zamanın kendisinin işaretidir, zamanın geçtiğinin. eskinin çocuğu birden anladı bunu, gerçeği fısıldayıverdi bugünün büyüğüne; büyük birden hüzünlendi... zamanın eşek şakasına meğerse hazır değilmiş... akşam hüzün olur, gece upuzun, yarınlar çabuk gelir artık bugünün büyüklerine. oysa dünün çocukları, aha, işte orada! ellerini uzatsan değecek ellerine... iki el birbirine değende, tanımlar değişir, yeniden adı koyulur yaşamın; edepli zamanlardan, edebi zamanlara geçiliverir. eller ürperir... gönüller özler cevizli sucuğu yeniden.