bugün

sözlük yazarlarının itirafları

Bir şarkı çalıyor önce. Çok değil, 3-4 dakika.
Gözlerimin önünden yüzlerce kare geçiyor sonra, kesit kesit. Çoğunluğu senin yüzün oluşturuyor. Geriye kalanları da benden geriye ne kaldıysa o kadar işte.
Sahi, benden geriye ne kaldı sensizliğinden başka ?
Yalnızlığımı bile terk ettim, sarıldığım tek şey sen ol diye.
Sensizliği bilsem, yalnız ölmeyi seçerdim. Sanırım yine yalnız ölüyorum fakat hissettiğim tek şey olmayışın. Açıkçası yavaş yavaş onu da kaybediyorum.
Hissettiğim şeyler bitince, tükenince nasıl yaşayacağımı bilmiyorum. Yeni yolların hepsini tüketmişken, seçtiğim yolun da çıkmaza çıkması, beni bir uçurum kenarına itiyor hep. Sonsuza kadar düşecek gibi hissediyorum bazen, dibine ulaşmaya başladıkça, sanki o dip benden kaçıyor. Onu neden kovalıyorum bilmiyorum.
Geri dönmek istiyorum hep, kaçmak istiyorum. Artık çok geç diyor bir ses, geri dönmek için çok yol gittin. Evet, çok fazla ilerledim, o koşu bandında çok fazla koştum, yoruldum. Meğer sadece nasıl koşulacağını öğrenmişim. Gittiğim, ya da geldiğim bir yol yok, bir yön yok. Nasıl koşacağımı biliyorum fakat gidecek gücü bulamıyorum. Elde kalan boş, kuru bir tecrübe.
Ruhum, gözlerimden daha yorgun, iyi bilirsin sönük gözlerimi. Sen, insanın gözlerindeki ışığı söndürmeyi iyi bilirsin. Sen bir hayat söndürmeyi iyi bilirsin. Ölen birini tekrar öldürmeye çalışmak niye ?
Hala o gün aklımda, gözü yaşlı bakışın, hala içimde bir yara. Benim içim acıdı biliyor musun, seni öyle gördüğümde, o kadar kızdım ki kendime, o kadar çok nefret ettim ki kendimden, seni öyle bırakmak, elimden hiçbir şey gelmemesi o kadar çok yaktı ki canımı. Seni üzgün görmek, beni öldürüyordu sanki. Bu acıyı tarif edemiyorum, o yüzden ölüm gibi demeyi seçiyorum. Ölümün de bir tarifi yok değil mi ?
Seni, hep Allah'tan istedim. Her gün, her gece duam oldun sen. Hep benim olan mutlulukları sana adadım ben. Senin olan acıları kendime sakladım. Iyi ki bunları hissedecek kadar çok yaşamadın. Bunları hissetmek için ölmen gerek sevgili. Bazen yaşamaktan çok ölmek gerekiyor, tüm o anlamsız şeyleri anlamak için ve anlamak, aslında koca bir hiç.
Sana sarılmadan ölmek istemiyorum. Birgün delice sarılacağım sana, ne olacağı umrumda değil inanki. Sadece o gün geldiğinde, yaşamak istiyorum.

Bugün dışarıya çıktım biraz, senin olmadığın sokaklar aradım. Kayboldum sonra, pek umursamadım. Yürüdüm, yürümek düşünmektir bilirsin, hava içimden soğuk değildi, üşüdüm, düşündüm, sanırım bu yüzden üşüdüm. Ne zaman aklıma gelsen, içim ürperiyor, bir soğuk kaplıyor etrafımı, büyük bir buz kütlesi altında eziliyorum sanki, bu beni öldürmüyor. Sanki bir şey, biri, benim sadece acı çekmemi istiyor. Beni en uca kadar getiriyor önce, tüm sınırlarımı zorluyor, ölmeyi isteyinceye dek sürdürüyor bunu.
Istedim, çok istedim hem de. Ölmeyi o kadar çok düşledim ki. Korktum. Ölmekten hep korktum çünkü ben kendime '' evet, evet bugün yaşadım '' diyemedim. Ben yaşadığımı hissedemedim. Hissettiğim son şeyin de bunlar olmasından korkuyorum.
Nereye gittiğimi bilmiyordum, sadece yürüyordum. Sanki tüm yaşantım bundan ibaret gibi, yürüyorum, hep, durmak bilmeksizin, bazen yavaş bazen hızlı, duramıyorum. Nereye gittiğimi bilmiyorum, ne için yaşadığımı. Eskiden seni, senin için yaşayabilecek kadar çok sevmiştim, senin için ölmeyi değil yaşamayı seçmiştim. Yanlış kararlar, bu pişmanlığı hayatımdan atamıyorum. Verdiğim her kararda yanında gönderilen bir hediye bana. Hayatın bana tek süprizi, kutu kutu pişmanlık. Düşünüyorum da, bir gün ölmeyi seçersem, sanırım bu karar pişmanlık duymayacağım tek kararım olacak. O gün gelecek, bunu hissediyorum.