bugün
- evlenmek istememek ama yalnızlıktan da sıkılmak22
- psikoloğa gitmek mi içki almak mı13
- icardi190510
- junkman13
- anın görüntüsü17
- sözlük kızlarının elleri şuan napıyor sorunsalı14
- erdoğan'dan sonraki başkan19
- yigitzsche15
- başıboş köpek sorunu25
- görümceniz sizi engellese ne yaparsınız14
- çok fazla çirkin erkek olması13
- erdal beşikçioğlu'nun öğle yemeği24
- sexting haram mıdır24
- sophie dee'nin memeleri11
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri11
- kurtlar vadisi pusu rezaleti11
- aleyna tilki nin annesi12
- cengiz ünder'in bıyığı12
- ölmeye karar vermek19
- erdal beşikçoğlu'nun işçilerle yemek pr çalışması10
- mehmet şimşek'in türk milletine yerel halk demesi15
- icardi1905 silik olsun kampanyası14
- sağlıklı cinsel bir yaşamım var neden konuşuluyor12
- motorcu fırlama hafif demir demirkan tarzı yazar15
- 18 nisan 2024 fenerbahçe olympiakos maçı59
- assembly kodu11
- iremga8
- fenerbahçe taraftarı9
- ezgi mola9
- annem baban uğur dündar dedi9
- kuva'i milliye ne ise hamas da o dur20
- ali koç8
- fenerbahçe13
- arda güler16
- altıncı filoya karşı namaz kılmak12
- uludağ sözlük discord grubu9
- yazarların en rum özelliği15
- ismail kartal19
- konstantinos tzolakis9
- sadece sennn9
- türkiyede bütün yiyecek fiyatları aşırı fahiştir16
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti11
- eybırın manyağı kıskanması14
- kadın ayağı kokusu11
- erkeklerin bir kere küsünce geri barışmaması18
- flörtlerinizin ortak özellikleri21
- beni seviyor musunuz8
- anksiyete psikolojik değil fizyolojik bir sorundur11
- bacaklarımdan tahrik olan kız olduğunu sanmıyorum14
- yazarlardan parfüm önerileri14
kürtçe yüzünden ilkokula başladığının ilk gününde hayattaki ilk tokadını yedi, istanbul'lu öğretmeni henüz yedi yaşındaki o çocuğun türkçe bilmediği için arkadaşlarıyla kürtçe konuştuğundan habersizdi. ve ondan okulda türkçe konuşmasını istemişti. türkçe ona bir tokatla ilk selamını verdi...
zaten daha yeni okula başlayan bir çocuk olduğu için canı çok acımıştı, fakat o yinede kürtçeye hiç bir zaman küsmeyecek darılmayacaktı.
hatta bu tokat kürtçe yüzünden yediği son tokat olmaycak ve hayatının geri kalan kısmındada peşini hiç bırakmayacaktı.
12 mart 1971 de henüz 18 indeyken askeri cezaevi'ne düştü, hapishanede musa anterden kürtçe okuma yazmayı ögrendi, insanlar orda kendi aralarında konuşmaktan dahi çekiniridi ama o kürtçeyle arasında yılların oluşturduğu buzları hücrede eritti... ve bu dili edebiyatta kullanmaya kendi kendine söz verdi.
çünkü dgm de ki askeri savcı iddianamesinde ısrarla "böyle bir dilin olmadığını" söylemekteydi, bu onu çok incitmişti. nede olsa o roman yazabilecek kadar hassasiyete sahip duygusal biriydi.
bi süre sonra isveç e sürgüne gitmek zorunda bırakıldı. sürgün canını acıtmıştı ama edebiyatını ve yazılarını yaratmasını sağlayan şey o hasret, o ayrılıktı.
ve bi süre sonra deneme ve makalelerini türkçe, romanlarını da kürtçe yazdı.
doğrusu başta yazdıkları pek okunmadı; ama zamanla yazdıkları elden ele, dilden dile dolaşıp, mehmed uzun'u sözcüklerin masal kahramanına dönüştürmeye başladı. yazdıklarında garip bi hüzün, gizli bir acı saklıydı, bu insanlar tarafından çabuk anlaşılmıştı.
acısı; aradaki zoraki mesafeden ve sürgünden kaynaklanmaktaydı. toprağına hasret kalan her duygu dolu adam gibi genç yaşta hastalandı. zaten yaralı olan yüreği kanserle yaptığı savaşta çok da güçlü duramadı.
kürtçe yazdığı için bazı insanlar ona hain dedi; pkk ya, savaşa, şiddete karşı olduğu için, onları eleştirdiği için, hakkında pkk tarafından ölüm emirleri verildi. çünkü o bir hümanistti. ve susturulması gerektiği düşünülmekteydi
fakat o artık sevilen, sayılan, bütün kürtler tarafından okunan bir aydın dı, ve ona sıkılacak olan bir kurşunun neden olacağı tepkinin altından o katiller kalkamazdı, bu yüzden de infazı yapılamadı.
aradan geçen uzun yıllardan sonra çocuksu bir umut ve mutlulukla ülkesine geldi. artık yaşamak için sebebi ve inancı da vardı, hatta diyarbakıra geldiğinde "ben diyarbakıra ölmeye değil, yaşamaya geldim, beni diyarbakır iyileştirir" diyecek kadar kansere kafa tutmaya başlamıştı. bu vuslat ona kansere karşı direnip savaşma gücünü aşılamayı başarmıştı.
ama aslında o artık çok hırpalanmıştı ve amerikadaki doktorlarda artık yapılabilecek bir şey olmadığını ve sayılı günleri kaldığını açıklamıştı o buna aldırmadı çünkü uzun bir aradan sonra yaşayabileceği tek yer olan ülkesine dönecekti.
ne yazıkki; nazik kalbi gibi yorgun bedenide bu hastalık yüzünden eridi ve kanserle daha fazla baş edemeyerek, bütün vucuduna yayılan o tümörlere dayanamayan kalbi solunum yetmezliğine yenildi.
sürgün yazarı olan mehmed uzun; söylediği gibi diyarbakıra yaşamak için gelmişti ve diyarbakır gibi edebi bir kent; onu bu kadar seven, her fırsatta şiddete savaşa karşı olduğunu o sakin sesiyle adete bağıra bağıra haykıran birinin, "unutularak gerçekten ölmesine" izin vermeyecek, şehir ayakta kaldıkça o yazarı yaşatmaya devam edecektir...
bir diyarbakırlı ve de oturup şu yazıyı yazan biri olarak; kendim ve diyarbakır adına bu sözü vermişimdir...
zaten daha yeni okula başlayan bir çocuk olduğu için canı çok acımıştı, fakat o yinede kürtçeye hiç bir zaman küsmeyecek darılmayacaktı.
hatta bu tokat kürtçe yüzünden yediği son tokat olmaycak ve hayatının geri kalan kısmındada peşini hiç bırakmayacaktı.
12 mart 1971 de henüz 18 indeyken askeri cezaevi'ne düştü, hapishanede musa anterden kürtçe okuma yazmayı ögrendi, insanlar orda kendi aralarında konuşmaktan dahi çekiniridi ama o kürtçeyle arasında yılların oluşturduğu buzları hücrede eritti... ve bu dili edebiyatta kullanmaya kendi kendine söz verdi.
çünkü dgm de ki askeri savcı iddianamesinde ısrarla "böyle bir dilin olmadığını" söylemekteydi, bu onu çok incitmişti. nede olsa o roman yazabilecek kadar hassasiyete sahip duygusal biriydi.
bi süre sonra isveç e sürgüne gitmek zorunda bırakıldı. sürgün canını acıtmıştı ama edebiyatını ve yazılarını yaratmasını sağlayan şey o hasret, o ayrılıktı.
ve bi süre sonra deneme ve makalelerini türkçe, romanlarını da kürtçe yazdı.
doğrusu başta yazdıkları pek okunmadı; ama zamanla yazdıkları elden ele, dilden dile dolaşıp, mehmed uzun'u sözcüklerin masal kahramanına dönüştürmeye başladı. yazdıklarında garip bi hüzün, gizli bir acı saklıydı, bu insanlar tarafından çabuk anlaşılmıştı.
acısı; aradaki zoraki mesafeden ve sürgünden kaynaklanmaktaydı. toprağına hasret kalan her duygu dolu adam gibi genç yaşta hastalandı. zaten yaralı olan yüreği kanserle yaptığı savaşta çok da güçlü duramadı.
kürtçe yazdığı için bazı insanlar ona hain dedi; pkk ya, savaşa, şiddete karşı olduğu için, onları eleştirdiği için, hakkında pkk tarafından ölüm emirleri verildi. çünkü o bir hümanistti. ve susturulması gerektiği düşünülmekteydi
fakat o artık sevilen, sayılan, bütün kürtler tarafından okunan bir aydın dı, ve ona sıkılacak olan bir kurşunun neden olacağı tepkinin altından o katiller kalkamazdı, bu yüzden de infazı yapılamadı.
aradan geçen uzun yıllardan sonra çocuksu bir umut ve mutlulukla ülkesine geldi. artık yaşamak için sebebi ve inancı da vardı, hatta diyarbakıra geldiğinde "ben diyarbakıra ölmeye değil, yaşamaya geldim, beni diyarbakır iyileştirir" diyecek kadar kansere kafa tutmaya başlamıştı. bu vuslat ona kansere karşı direnip savaşma gücünü aşılamayı başarmıştı.
ama aslında o artık çok hırpalanmıştı ve amerikadaki doktorlarda artık yapılabilecek bir şey olmadığını ve sayılı günleri kaldığını açıklamıştı o buna aldırmadı çünkü uzun bir aradan sonra yaşayabileceği tek yer olan ülkesine dönecekti.
ne yazıkki; nazik kalbi gibi yorgun bedenide bu hastalık yüzünden eridi ve kanserle daha fazla baş edemeyerek, bütün vucuduna yayılan o tümörlere dayanamayan kalbi solunum yetmezliğine yenildi.
sürgün yazarı olan mehmed uzun; söylediği gibi diyarbakıra yaşamak için gelmişti ve diyarbakır gibi edebi bir kent; onu bu kadar seven, her fırsatta şiddete savaşa karşı olduğunu o sakin sesiyle adete bağıra bağıra haykıran birinin, "unutularak gerçekten ölmesine" izin vermeyecek, şehir ayakta kaldıkça o yazarı yaşatmaya devam edecektir...
bir diyarbakırlı ve de oturup şu yazıyı yazan biri olarak; kendim ve diyarbakır adına bu sözü vermişimdir...
güncel Önemli Başlıklar