bugün

amerika da yaşamak

parası olmayan için havalanına inilen andan itibaren her saniyesi işkence olarak geçen, yaşam. paranız olmadığı zaman ister einstein gibi taşları eriten beyniniz olsun yine farketmez. yaşamak için her türlü angarya işi yapmak zorundasınız ki aldığınız her nefes burada eziyete dönüşebilir. amerika' da kazanayım derken türkiye' de daha çok şey kaybedersiniz bu durumda. amerika' da yaşamak kısa bir süre buranın televizyondaki gibi olmadığını, arabaların gökten uçarak gitmediğini, new york' un sadece binaların cephelerine yerleştirilen reklam tabelalerından ibaret olduğunu, üstüne üstlük türkiye'nin amerika' dan hiç de geri olmayıp gerek sağlık gerekse eğitim alanında amerika' ya beş bastığı iyice, idrak edilince züğürt tesellilerine ve geleceği burda arayayım derken bu bataklıkta daha da batmaya dönüşür ki insan bu devreyi ancak ya pisikolojik destek ile (tabii oluk oluk paranız varsa) ya da ilaç desteğiyle zar zor atlatır.
burada yaşamak ,televizyonda görülen country life ile uzaktan yakından alakası yoktur. ne gökten para yağmaktadır ne de her taraf iş kaynamaktadır bu arada kızlar da verici değildir. sıçmaktan, yatmaya kadar herşey zorundur ki hiç bir sorun yemek sorunu kadar acı vermemektedir. türkiye' de yüzüne bakmadığınız domates, patetes, salatalık tane olarak burada 1,5 dolardan (minimum) satılmaktadır.bu durum en pahalı yemegin salatalar olmasına yol açar. türkiye' de yenilen bir öğün yemeğin karşılığı 25-30 dolararasında değişir. dişiniz ağrısa, uçağa atlayıp türkiye' ye gidip en kral hastanede muayene olmak daha ucuza gelir vesselam. yapılan çoğu angarya işlerde çoğu zaman güneşi bile göremezsiniz, para sirkülasyonu hızlıdır burda para gelir fakat geldiğinden fazlasını götürür. türkiye'den gelmeden tepeden tırnağa iyice bir check- up 'dan geçilmesi şarttır.