bugün

amerika da yaşamak

yenilen trafik cezasının, 5 ay sonra burundan fitil fitil gelmesidir.
5 ay önce bu zamanlar araba ile acele bir şekilde bir yere yetişmeye çalışıyordum. öğle saatleri, yol geniş ve hafif eğimli, kalabalık da yok. yani gaza basmamak için hiç bir neden yok. gaza basmasan bile araba kendi kendine hızlanıyor. öyle bir yolda ilerlerken farketmeden hız olmuş 57 mil. limit ise 35. hadi 40 mile müsamaha gösteriliyor ama 40'ı 1 mil geç hiç şansın yok şehir içinde. hele ki radar kurulmuşsa.. motosikletli polis amca anında dikiz aynasında beliriverir, vik vik öttürür sirenini, hemen sağa çektirir. akabinde cezayı keser. sen de o kağıtla mahkemeye gider duruşma için randevu alırsın ve tarih genelde doğumgünü ile çakışır. (bkz: dogum gününde mahkemede durusmaya cıkmak)

neyse biz de bekledik bekledik ve 5 ay sonunda duruşma günü geldi çattı. ben zannediyorum hollywood filmlerinde olduğu gibi jüri üyeleri, avukatlar, tanıklar, sanıklar olacak, mübaşirler halay çekecek ama nerde. adliye sarayına gittik, kağıtta yazan kat ve salonu bulduk, beklemeye başladık hakimin gelmesini. herkesi tek tek alacaklar diye beklerken, mahşer yeri gibi kalabalığı toptan salona aldılar. salon tam hayal ettiğim gibiydi. duvarlar, masalar, kürsüler, parmaklıklar, her şey tahtadan. arkada koca abd ve california bayrağı, tanıkların oturması için onlarca sandalye.. sinema salonunu da andırıyordu biraz. sonradan farkettim ki herkesin içinde mahkemeye ifade verecez. bir süre sonra hakim salona girdi. koyun sürüsü gibi bekleyen bizler de "hıh şimdi sçtık" dercesine birbirimize baktık. hakim de belli ki meksika kırması amerikan. bıyıklı falan..

mübaşir (ingilizcesi: mubaschir) denen zerzevat, oradaki herkesi sıraya soktu. sonra adı okunan herkes sırayla kürsüye gelmeye başladı. ulan bu nasıl duruşma? sanki mahkemede değil; aileler yarışıyor programındayız. hakim tek soru soruyor, zanlı gık demeden, cezayı kesip kapıyı gösteriyor. e ben kendimi savunacaktım daha. ne anladım ben bu işten? neyse sıra bize geldi adımız okundu, kasılarak kürsüye geldik.

- suçunu kabul ediyor musun?
- yes sir. ediyorum.
- al o zaman sana $312 + 8 saat trafik dersi.
- ama ben... (koldan tutularak uzaklaştırılır)

haydaaaa. e ben niye 5 ay diyince o kadar eziyet çektim? para cezası artacak diye korkudan soru bile sorulmuyor ibneye. nasıl bir iş bu? ben sanıyorum 90-100 dolarla yırtacaz. bileydim cezayı yediğim gün öderdim parayı. hayır 312 doları geç, kıçta don bile yok. homeless gibi geziyoruz.

neyse oradaki gişeye yönlendirdiler bizi. oradaki sivilceli kız "eğer şimdi ödeyemiyorsanız 30 gün içinde ödeyebilirsiniz" diye bir kağıt tutuşturdu elime. "parayı ödemeye geldiğinizde trafik dersinin yeri ve saatlerini gösteren kağıdı da sokucam bir tarafınıza" dedi. dedim "anladım her şey güzel de bu trafik dersi olmasaydı ne olurdu?" dedi "ehliyetinize 3 yıl el koyulurdu." öyle diyince "ne amerikaymışın ulan" diye iç geçirdim ve olay mahalinden hızlı adımlarla uzaklaştım.

suçumu kabul etmesem sonuç ne olurdu onu merak ediyorum.
güncel Önemli Başlıklar