bugün

kinyas ve kayra

öldüren sonra dirilten bir kitap. kaybedenlerin öyküsü mü bilemedim. kayboluşuyla dirilen,terk ettiği ailesine,sonrasında yaşama sarılan biri, ve diğeri. allak bullak eden zekice kurgulanmış sıradışı bir roman.mutlaka okunması gereken romanlardan ölüp, yitip yeniden doğmak ve ayağa kalkmayı anlatıyor. kitaptan bir anekdot;

'Hiç uykum yok. Hiç uyuyamıyorum. Domuz gibi içiyorum. Ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. Sabaha beş saat var. Annemi düşünüyorum. Nerededir şimdi? Aynada kendime bakıyorum bazen. Ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anladığımı anlatmaya yetiyor. Sağ omzuma kendi çizdiğim kelebek, beğenmediğim için üzerine attığım çarpı işareti ve altında aynı kelebeğin bir Japon tarafından çok daha iyi işlenmişi. Sol dirseğimin iki parmak yukarısındaki kurşun yarası. Bileklerimdeki otuz dört dikiş. Medeniyeti bir aralar, herkes gibi yaladığımı kanıtlayan apandist ameliyatımın izi. Ve sırtımı çok, hızlı yaşlandım! Ancak hayattayım.

Kayra, bir gün bana 'Mutsuzluğuna hiçbir çare aramıyorsun' demişti.