bugün

hayal gerçekliği

Yaşlandım artık, gidiyorum.
Ve geçmişimin film kareleri etrafımda.
O kavga edişimiz, terk edişin beni…
Son kez terleyişimizin beraber, ortaya çıkardığı mucize;
Sen terk ettikten sonra ölen içimde: bir ruh bir beden.
Yaşlı halin bir de, yanımda sanki.
Hepsi bir düş şimdi, anıydı eskiden.
Doğduğum gibi, tek başıma yine ben.

***

Son günlerini yaşıyor Hatice. Hayat defterinde yazılı olan binlerce cümle, her gece uyumadan önce kurduğu hayaller, kalbinde iz bırakan kalpler, terk edilişler, yalnızlıklar… Hepsini geride bırakmaya hazırlanıyor. Aniden, habersiz gelen aşk gibi gelecek ölüm, biliyor. Yaklaştığının farkında, siyaha bürünen son tüneli görüyor uzakta, sonunda ışık olmayan. Güneş son kez doğacak onunla birlikte belki de.

“istanbul’u görmek istiyorum.” diye söyleniyor.
- Tamam, yarın gideriz.
- Gitmek istemiyorum, görmek istiyorum.

Akşama doğru Büyükada’nın sahiline iniyorlar, tek vücut olmuş bir hikayenin, iki kişilik yolculuğu. Her gün evinin penceresinden zar zor izleyebildiği güneş, tepesinde bu kez. Deniz kenarında bir banka oturmuş, istanbul’u izliyor Hatice. insan gürültüsü, martı çığlıkları, rüzgarın taşıdığı ayrılık göz yaşları… bir aşk kavgası eşlik ediyor dalga seslerine.

- Sana tutunuyordum ben. Sev ya da sevme, ben de sevmiyorum zaten artık seni… Aşıktım kızım ben sana. Senin varlığına yaslanmıştım ben, seni görmek yetiyordu.
- Buraya kadarmış demek ki.
- Bu kadar kolay mı? Yaşadıklarımızın hiç mi…
- Geçti gitti hepsi. Ben unuttum, sen de unut.

Kızgındı Ekrem. Bu yüzden ‘sevmiyorum’ diyordu zaten. Başka bir şey söylemeden kalktı yerinden. Hızlıca, dalgınca, hiçbir şey düşünmüyormuşçasına yürümeye başladı. Sinirlerine hakim olamayıp sağa sola saldırdı, tekmeledi, yumrukladı. Yanında vızıldayan sineği kovmak isterken, yanından geçen çocuğa geldi yumruğu. Çocuk yere düştü, kafasını vurdu kaldırıma. Kırmızılaştı birden dünya, çok da beyaz değildi ya zaten. Oracıkta öldü çocuk. Bir aşk kızgınlığıydı bu, üç farklı hayatı yok eden.


***

Birden fenalaştı Hatice, batarken güneş istanbul’un havasız duman sahasında. Anıları canlandı gözlerinde. Sevdiği adamla ayrılışını, büyüyen karnını, düşük yapmasını… Ekrem’i gördü yanında. Sahile beraber gelmemişler miydi zaten? “Nereye gitmişti, ne ara döndü. Neden vücudumu sarsan insanlar görmüyor, onun ölüşüme tebessüm eden yüzünü.” diye düşündü. Bir çocuk belirdi Ekrem’in yanında, “hoşgeldin anne.” dedi. Vücudunu sedyede götürdüler Hatice’nin, martılar eşlik etti çığlıklara. Bu; üç farklı hayatı birleştiren, bir ölüm haberiydi.

***

Huzurlu bir hayatım vardı, birden girdi hayatıma.
Sonra terk etti beni, bir umut bıraktı karnımda.
Düştü o umut da.
Şimdi başbaşayız yine;
Bu sefer ben gidiyorum,
Elveda.

***
görsel

(bkz: söykü dergisi sayı 21 ada)
not: tüm hakları "tanzamanitanyeri" adlı yazara aittir. izinsiz kullanılamaz.