bugün

aşk kaç kişiliktir

Aşkın kaç kişilik olduğunu sorgulayan bir Altay Öktem yazısıdır. *

AŞK KAÇ KiŞiLiKTiR?

Aşk, her şeyden önce çelişkili, ipe sapa gelmez bir kavram. ister istemez insanın kafasını
karıştırıyor. Vakti zamanında yazdığım iki şiirden birinde ;aşk tek kişiliktir; diğerinde;aşk üç kişiliktir; demiştim. Bu iki dizenin birbiriyle çelişkili olduğunu düşünenler,
temcit pilavı gibi konuyu ısıtıp ısıtıp ;hangisi doğru, hadi söyle bakalım; diyerek alenen
tahrik ettiler, hâlâ da ediyorlar beni; ikisi de doğru! ;Aşk iki kişiliktir; deseydim, o
zaman topa tutabilirdiniz, sesim soluğum çıkmazdı. Çünkü aşk için her şey söylenebilir ama
;iki kişiliktir; denemez. iki kişi tavla oynayabilir ancak, tek kale maç yapabilir; Ya da
sevişebilir; o da olabilir bak! Ama üçüncü bir kişi olaya dâhil olmadan aralarında aşk
olmaz. Olamaz. Aşk tek kişiliktir; çünkü sanıldığının aksine, aşk tensel, tinsel, dinsel
ya da cinsel değil, düpedüz zihinsel bir faaliyettir. Önce âşık olduğun kişinin üç boyutlu
görüntüsünü alır, beynine kazırsın; Görüntü üç boyutlu olduğundan, kişi de boyuyla posuyla,
etiyle buduyla basbayağı bir insan olduğundan beyninde çok yer kaplar tabii. Beynin
frekansları karışır. Diyelim içler dışlar çarpımı yapıyorsun; rakamları çarptın, çıkan
sonucu ;in çaprazındaki rakama böleceksin; Aaa! Bir bakarsın sevgilinin yüzü duruyor
kesrin altında; Fenerbahçe-Beşiktaş derbisini izliyorsun diyelim; Alex bir şut attı, birisi
kafaya çıktı, uzaklaştırdı topu; Bir bakarsın kafayı vuran seninki! Ne işi var sahada
diye düşünmezsin bile, çünkü biliyorsundur artık, frekanslar karışmıştır, fena karışmıştır;
Diyelim porno seyrediyorsun; tövbe estağfurullah sevgilin yatmış bir zencinin altına,
kerkindikçe kerkiniyor; Bu olmaz tabii, zor ihtimal. Aşk her şeyi affeder mi bilmiyorum
ama zihin bazı görüntüleri sansürler. En fazla sevgiline biraz benzetirsin zencinin
altındakini, tıpatıp aynısı olarak göremezsin. Görsen kan çıkar! Buraya kadar, aşkın tek
kişilik olduğunun zihinsel kanıtlarını sunduk. Şimdi neden üç kişilik olduğu konusunu
irdeleyelim hep beraber: Diyelim iki kişi (biri erkek biri dişi) ıssız bir adaya düştünüz.
Elde edebileceğiniz tek karşı-cins olan kazazede arkadaşınız, hiç tipiniz olmasa bile,
serin okyanus suları, palmiye yaprakları, uçsuz bucaksız kumsallar, röntgenlenme
ihtimalinin imkânsızlığı, üstüne üstlük östrojen, androjen, testesteron miktarlarının gün
geçtikçe artması neticesinde pompalama, pompalanma durumunun ortaya çıkması kaçınılmaz
olur. Ama aranızdaki şey asla aşk değildir. Çünkü aşk, birbirine mecbur olan iki kişinin
değil, sonsuz seçenekler arasında birbirini seçen iki kişinin arasındaki frekans
karmaşasına ve çapraz ilişkiler bütününe verilen addır. Kısacası, iki kişinin birbirine
âşık olması için üçüncü kişi şarttır. Aşk, ancak bir başkasına rağmen yaşanabilir.
Bu yüzden aşk, hem tek kişilik, hem de üç kişiliktir. Üçüncü çoğul şahıstan birinci tekil
şahısa uzanan dikenli bir yoldur. Zordur. Geçenlerde, Aysel Gürel herkesin bildiği ama
kimsenin birbirine, hatta kendine bile itiraf edemediği bir gerçeği açıkladı ki, bu da
aşkın en az üç kişi arasında yaşanan bir duygu olduğunu apaçık kanıtlıyor. Erkekler
sevişirken affedersiniz öküz gibi tepinir, kadınlarsa hayal kurar. Evet, her kadın bir
erkeği sever, ama sevişirken bir başkasını hayal eder. Kadınların herkesten, çoğu kez
kendilerinden bile sakladığı bu gerçeği öğrenince ister istemez ;hadi lan; diyor insan.
Benim sevgilim benden başkasının hayalini bile kurmaz; Kurar canım, bal gibi de kurar.
Ama bunda bozulacak bir şey yok. Senin sevgilin başka birinin hayalini kurarken, o anda
hiç ummadığın bir kadın da senin hayalini kurarak orgazgamik (Japon bızır katlama sanatı)
hareketler yapıyordur. Böylece denge kurulur. Hak yerini bulur. Zaten doğada her şeyin
kendine özgü bir dengesi vardır. Aşk da, seks de dâhildir bu dengeye. En dengesiz
insanların dengesizce sevişmesi bile, tüm dünya halklarının sevişme potansiyeli göz önüne
alındığında, toplamdaki dengeyi oluşturan küçük bir ayrıntıdır yalnızca. Kısacası aşk,
tek kişilik, üç kişilik, çok kişilik, ama asla iki kişilik olmayan tuhaf bir duygudur.
Thomas Dumas, hayatı boyunca kadınların en kuytu yerlerini ölümsüzleştiren o fotoğraf
ustası ve acayip laflar dehası, her nasılsa aşkın kaç kişilik olduğu konusunda ağzını
açıp da tek bir laf bile etmemiş. Hayret! Yazıyı onun bir cümlesiyle süsleyeyim dedim,
olmadı. Ama ölmeden bir hafta önce, Fildişi sahillerinde bira içen Yasmin adlı bir kadının
fotoğraflarını çekerken;Beni Türk kadınlarına emanet edin; dediği rivayet olunur.
Neden Türk kadınları, bilmiyorum. Vardır Dumasın bir bildiği. Dumas'ın ruhu şad olsun
diye, Türk kadınları üstüne kafa yoracağım tuttu, haftaya artık!