bugün

yurt dışı

ilk gidişinizde cok heyecanlisinizdir. hersey ayarlanmistir, herkez sizinle gurur duyar. aglarsa yalan aglamayan annenizin bile gozyaslarinin ardinda bir mutluluk vardir. ilk 2-3 ay mukemmel gecer, arkadaslara uzun uzun e-posta lar atilir, ickiler, partiler, alkolik meksikali arkadaslarla yaptiginiz cilginliklar anlatilir. sevgili teselli edilir ama onunla beraber uzunulmez. bir buyuyu yasiyorsunuzdur. hersey cok farkli cok yenidir. hollandali ve fransiz kizlarin aksanlarina bayilir, hepsine tek tek asik olursunuz. sevgilinizi teselli etmeye devam edersiniz.o ilk 3 ay orda turkiye'de yaptiklarinizla, yasanmisliklarinizla varolur, anilarinizi anlatarak gecmisi ufak ufak erittiginizi farketmessiniz. sonra birdenbire bir usume gelir durduramassiniz. icten gelen bir urpertidir, ne yaparsaniz yapin icinizdeki o buz parcasi buyur buyur. derken kendinizi aynanin karsisinda kendinize bakarken bulursunuz. ben kimim sorulari baslar. turkiye'de ki tum yasantiniz gitmis, herkez hayatina devam etmis, boslugunuz doldurulmus, turkiye'de kendinize kattiginiz, eklediginiz her sey ufak ufak silinmeye baslamistir. buralarda artik yeni degildir. rutine geri donmus hemde rutinin en guzeli olan aile, dost, sevgili kavramlarindan yoksun kalmissinizdir. acaba ben mi gereksiz bunalim yapiyorum dersiniz, ne de olsa genlerde arabesk var. ama bir bakarsiniz ki etrafinizdaki butun yabanci ogrenciler de aynidir. herkez sikayet etmeye baslamistir. su master bitsin beklentisi baslamistir. arkadaslari ararsiniz, sevgiliyi ararsiniz, aileyi ararsiniz. telefonda teselli degil, sitem belirir. bilirsiniz, artik gelecege donus filmindeki gibi turkiyedeki fotograflardan yokolmaya baslamissinizdir. kendinizi alkole verirsiniz, isinmak istersiniz. sevgi ararsiniz en cok. ilgi belki de biraz simartilmak. uyandiginizda annenizin odaya girip kahvaltida ne istediginizi sormasini istersiniz. birlikte oldugunuz kizlarla ayik yatmak cay demleyip oturup muhabbet etmek istersiniz. arkadaslarinizin king bilmesini istersiniz. simdi anlamissinizdir yurtdisinda ogrenciligin neden hep partilerle ve alkolle gectigini. cunku yanlizsinizdir, cunku etrafinizdaki kisa suredir tanidiginiz insanlarla dost ve sevgili olmaniz lazimdir. icki sirf sicaklik ve yakin hissetmek icindir. master bitsin diye gun saymaya baslarsiniz. bir gun derste tum sinifin bu tarz yorumlari ustune profesorunuz "biz sizi global muhendisler olarak yetistiriyoruz bu tarz bir hayata alismaya calisin, ilerde de bu sartlar altinda calisacaksiniz" der. ciddiye almassiniz. git cay koy dersiniz profesore demli olsun, yanina da ezine peyniri. gel zaman git zaman 2 sene dolar, donersiniz ulkeye binbir heyecan. bavulumu aticam, ucaga da bir daha binmem dersiniz. askerlik, is bulma asamalari, hep mutlu guzel gecer. guzel bir ise girer, kutu gibi bir ev yapar kendinize, mutfakta cayi demli tutar, buzdolabini ezine peyniri ile doldurursunuz. derken profesor hakli cikar. sirketiniz sizi yurtdisi konusunda sikistirmaya baslar. tam da evi kurmus sicak bir sevgili sahibi olmussunuzdur, ama hayir denmez, gidilir, gelinir,gidilir,gelinir,gidilir,gelinir.. boyle surer gider.

yurtdisi;

buzdolabinda bozulmus ezine peyniridir,
demlikte curumus cay yapraklaridir,
tozlanan ev, yipranan baglardir,
son kullanma tarihi gecendir,
hayati ertelemektir,
soguktur, usumektir,
yarim kalandir,
yanlizliktir.

en acisi
fotograflarda olmek ama fotograflarla yasamaktir.

(bkz: sozluk ile dertlesmek)