bugün

fotoğraf makinası ne işe yarar

http://galeri.uludagsozlu...af-makinası-ne-işe-yarar/

Fotoğraf makinesi en çok ne işe yarar ? Yola çıkarken bu sorunun cevabını küçük bir kızın vereceği aklıma gelmemişti hiç... ben bu sorunun cevabını kendi çapımda vermeye çalışırken, küçük kız, elinde ki selpakla bu sorunun doğru cevabını vereceğinden habersizdi.

Yetenekli bir fotoğrafçı değilim, biraz da teknoloji özürlüyüm galiba. Işık, kadraj, gölgeler benim için önemsizdir. Ben o fotoğrafın bana anlattığına bakarım. Bakarken bir fotoğraf karesi görmem, dondurulmuş bir "zaman" görürüm. Ya da hayatın ta kendisini... Kaderi sadece bir deklanşör sesiyle "durdurabileceğimi" keşfetmiş olmak, tarif edemeyeceğim hazlar yaşattı bana. Fotoğraf makinası emanette olsa, duygular benimdi.

Fotoğraflar duygusaldır, kimisinin renklerinden hüzün damlar, kimisi sana masal dinletir, bakarken dalarsın. Ama insanlar gibi, anlamsız bakanlarıda olur. Önemli olan fotoğrafın gözlerini görebilmek. işte o gözlerde çok şey görürsün. O gözgöze geldiğinde yaşadığın "tedirgin" sessizlik sana çok şey anlatır. Ki anlattılar da bana. Donuk zannederdim fotoğrafları.. Tam tersi! aslında her biri hayat kadar canlı...

Hepsinin ayrı bir hikayesi var. Teker teker anlatmayacağım hepsinin hikayesini. Çektiğim fotoğraflar herkese farklı bir masal dinletisi gibi gelecek büyük ihtimalle. Kimisi "ne biçim fotoğraf bunlar, ışık ayarı falan filan vs.. yapılmamış" diyebilir. olsun. onlar içinde bir masalım var. "Fuck you (canınız cehenneme:D)". Küçük kız bana iyi bir ışık ayarı yaptı zaten. Aydınlandım sayesinde...

Küçüktü.. Hayatıda öyle.. Minnacık ayakları, sığınabileceği bir merdiven basamağına sıkı sıkı sarılmıştı. Fotoğraf makinasını görüş alanıma doğru kaldırırken aslında onun da gözleriyle beni çektiğini gördüm. Yorgun ve yılgın bakıyordu gözleri. Bastım deklanşöre ve hikayesine baktım bir saniye... Aslında fotoğraf karesi "kader"inin özeti gibiydi. Her şeyi anlatmıştı bana. Yine de onun ağzından dinlemeden duramadım.

Ayşe'ydi adı. Klasik bir isim olmasına rağmen çok sıcak gelmişti bana. Mardin' den göçmüşlerdi istanbul'un sefaletine. üç kardeştiler, Ayşe ortanca. Annesi engelli, babası o daha çok küçükken kalp krizinden ölmüş. Babası öldükten sonra onların "yaşama krizi" başlamış, bitmeyecek olan... Ara sıra eğitim masraflarını karşılamak için Taksime gelip, mendil satıyormuş.

Üzüldüm. Sıkı sıkı kavradığı babası olmak istedim bir an ,elindeki selpak yerine ... Bir selpak aldım ve parasını verdim. Utancımın son damlasına kadar... Sonra diğer hikayelerimi de hafıza kartıma yükleyip oradan uzaklaştım...

Ve anladım cevabı merak etme. O hayat renkli gözlerinden çok şey anladım.