bugün

eksik etek

Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın'ın kadını aşağılayan deyim ve atasözlerinin sözlüklerden çıkarılacağı haberi tartışmalara yol açtı. Çünkü karar, Türk toplumunun en hassas noktalarından birine basıyor ve en derin yaralarından birini ilgilendiriyor
Kadına karşı ayrımcılıktan söz ediyorum. Bu konuda komşu islam ülkelerindeki liderlerin bugün rüyalarında görmeye bile cesaret edemeyecekleri devrimleri yapan Atatürk'ün ölümünden neredeyse 70 yıl sonra Türkiye'de cinsiyet ayrımcılığı toplumun pek çok katmanında devam ediyor.
Yasalardan söz etmiyorum. Yasaları değiştirmenin ne kadar kolay, kafaları değiştirmenin ise ne kadar zor olduğunun en iyi kanıtı bu konu. Kimse yadsımaya kalkmasın: Kadına karşı ayrımcılık, çeşitli ideolojik ve kültürel mutasyonlarıyla, hayatımızın bir olgusudur. En umulmadık yerlerde karşımıza çıkabilir.
Bir bakarsınız, en ilerici, Atatürk'çü, Marx'çı ya da özgürlükçü olduğunu sandığınız adam meğer yontulmamış bir maçoymuş!
Kadını edilgen, korkak, zayıf, korunması gereken bir alt tür olarak görme geleneği, çeşitli dinsel ve ideolojik kisveler altına sokularak kuşaktan kuşağa aktarılıyor.
Bu aktarım sürecinde en temel araçlardan biri elbette dildir. Eğer dilin kendisi cinsel ayrımcılığı içselleştirmişse, basit ikna süreçleriyle fazla yol alamazsınız.
Bu nedenle, 20. yüzyılın ikinci yarısında dünyanın her yerinde kadın hareketleri ayrımcı dile karşı savaş açtılar. Bu savaşın en sert yaşandığı yerlerden birisi Amerika idi. Cinsel açıdan ayrımcı bulunan 'mankind', 'manpower', 'chairman', 'cameraman' türünden 'erkek' kelimelere karşı savaş açıldı ve büyük çapta kazanıldı. Kutsal kitaplarda Tanrı'dan 'He' (3. tekil erkek kişi) şeklinde söz edilmesine de karşı çıkıldı.
Bu dev dalganın Türkiye'yi de etkilemesi kaçınılmazdı.
Kadınların özgürleşmesi hareketi çağdaş dünyanın en köklü savaşımlarından birisidir ve belki birkaç yüzyıl daha devam edecektir.
Bu savaşımın en zor ve sancılı geçtiği ve geçeceği yerlerin başında islam ülkeleri vardır, olacaktır.
Atatürk'e rağmen, 2006 yılında Türk kadınının içinde bulunduğu duruma bakın!
Sorun, gerçek. Ne var ki, bu savaşımın dile yansıyan cephesinde yapılması gereken şey, o ayrımcı kelime ve deyimleri sözlüklerden atmak değil, gündelik yaşamın dışına sürmek olmalıdır.
Bu, bir eğitim sorunu olduğu kadar, somut yaşam koşullarının değişmesi sorunudur.
Belki sözlüklerde, bu türden kelime ve deyişlerin yanına, cinsel açıdan ayrımcı olduklarına dair bir not konabilir. Kullanıcı uyarılabilir. Bilinçlendirilebilir.
Kaldı ki, yazarlar, o ayrımcı deyişleri onaylamadıkları kişilerin ağzından kullanarak toplumsal eleştiri yapabilirler.
Roman kahramanlarını söyledikleri sözler yüzünden yargılamak ne kadar yanlışsa, var olan kelimeleri kültür siyaseti açısından sözlükten atmak da o kadar yanlıştır. Totalitarizm kokar.
'Eksik etek' deyimini yaşamdan kovalım, sözlükten değil!

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=192965